31 Aralık 2011 Cumartesi

ORTAYA KARIŞIK

Namaz kılmadığım zamanlarda fero uyurken okuduğum yazarların köşe yazılarını bitiriyorum tek tek.biriktiği için.
Dün mutlu tönbekici yi bitirdim,meme kanseri olmuş,rabbim şifa versin.
Bugün nihal bengisuyu okudum,cübbeli ve akp cemaat yazısı güzeldi.
Şimdi de fatma barbarosoğlunu okudum.
Bir yazısı harikaydı.
"sen dert dinliyorsun kızım,zamane kızları dert dinlemiyor"
Hakikaten bende de bir ara o tirip vardı.
Aman 30uma geldim artık canımı sıkan herşeyi herkesi sepetliycem diye.
Ne kadar yanlış bir düşünce.
ama şu da var.Bazen arkadaş açıyor telefonu ,anlatıyor da anlatıyor bokunu püsürüğünü.
Sıra sana gelince ya şarj bitiyor ya iş çıkıyor.
İyi tamam olayım dert ortağın ama sen de boşaltma içini dışını karşındakine.İnsanların zaten dertleri başını aşmış.
Kimse kendi sıkıntısına bile güç yetiremiyor bir de sen doldurma .
Hem ne biliyorsun onun seni nasıl dinlediğini.
Ben bazen o kadar kendimi kaptırıyorum ki,o derdini unutuyor ben onun derdiyle şeker hastası oluyorum.
Denge işte.gözünü sevdiğimin dengesi.
Ben herkese herşeyin anlatılması taraftarı değilim zaten.Birkere birikimi beni tatmin etmeli,çözüm sunan yapıda olmalı,beni gazlayan değil gazımı alan bir yapıda olmalı.en önemlisi dindar olmalı ki ben ona itibar edeyim.
Ama burada biraz yanlız kaldığımdan arkadaşlık,akrabalık,kime nereye kadar sabredicen,kimi taşımak zorundasın yada değilsin daha iyi tartabiliyorum.
Bir kere şu önemli.herkes dört dörtlük değil.
İnsanları hatalarından dolayı yokluğa mahkum ederseniz,yeryüzünde kabulleneceğiniz insan kalmaz,yapayalnız bilmiş bilmiş oturursunuz evinizde.
Fatma hanım twitte de dokunmuş,bilmem kaç kişi arkadaşı varmmış birinin O da diyor ki "hasta olduğunda çorba pişirecek kaç arkadaşı,komşusu varmış"
Mühür gibi cümle valla.
Bir kuran okutsam gelecek kaç kişi var,o kadar komşuyum işte.

29 Aralık 2011 Perşembe

2011 BİTERKENE

Hiç gaza gelipde ay yeni yıldan şunu bekliyorum yazamıyorum.
Olanları not edeyim zira hatırlamıyorum çoğu kez ne zaman ne oldu.
Bloga not etmiştim diye bakınıyorum.
Bugün son zamanlarda muhabbeti artırdığım komşum yarın gebzeye taşınıyor,kendi evine.
Sabah onunla lahvaltı yaptık.
Dün 3lü arkadaş toplandık gene.
Bebeler fırsat verdiği müddetçe lafladık.İyi oluyor bana,,sanırım onlara da.
Havalar buz ayaz.güneş içaçıcı lakin.zaten o yeter.güneş parlasın içi açılsın insanın.
***
Ev durumu biraz değişik.
ailemin yanına gitmek istiyorum.ama biraz nakit de gelme durumu var.Belki kendi evimiz diyerekten yazı beklemeye başladık.
Gitgel aklım bir diyor "ben kiraya gitmem kendi evimi istiyorum".sonra düşün düşün bu paraya bu kredilerle zor "o zaman bari anamlarınyanında olayım " diyorum.
Gerçi bu soğukta kimsenin evinin pisliğini temizlemek istemiyorum o yüzden bahar gelsin bakalım.
Hem küplüce de temiz ve yeni bina bulmam,benim 45 kg olmam kadar zor.
Herşey nasip kısmet.
Bir başıma kızımı büyütmek ,orta yaşımı yalnız başıma yaşamak istemiyorum.
Sonra diyorum ailenin yanında çok mu mutlu huzurlu eğlenceli olacak hayat.hergün onlarda mı olcam.
Mantığım böyle derken diğer yandan söyleniyorum "canın istemezse otur evinde isteyince yürüyerek git" en azından taksi masrafın olmaz.sıkılınca eşinle beylerbeyine in denizi seyret deşarj ol çık evine.
Burda o da yok.Yaptığımız ümraniye çarşıyı turla gel.
Avm gezen adam değilim ama şartlar seni sıkıntıdan mağaza dolaşmaya itiyor.
Alacağım olunca bir gün biner gelirim ümraniyeye alır giderim evime.
Hemde değişiklik istiyor bünyem.
Sıkıldım burdan.Hayatım biraz değişsin.
Ama tabiki hayırlısıyla değişsin.Pişman olmak istemiyorum.rahatım bozulsun istemiyorum.
Ev almak başka bahara kaldı ne yazık ki.
Hiç değilse kirada oturacaksam geniş ferah deniza yakın evde otururum da bir naneye yarar.
Nasip kısmet herşey.
Sağlık sıhhat olsun da herşey gelir peşine.
Tek rakamlarda ve çift rakamlarda hayatım anlamlaşıyor.
81 doğumlu 2007 evliyim.
2010 anne oldum 2012 de de evim olur inş :))
Bahçeli gibi oldum :)))))))

10 Aralık 2011 Cumartesi

KADINLARIN ÇALIŞMASI

Bekar kadınların kızların,
hatta evli kadınların,
alt kümede evli çocuklu kadınların çalışmaları ne kadar doğru?
Doğru demeyelim de ne kadar gerekli,ne kadar önemli.
Herkesin doğrusu kendine çünkü.
Ben ilkokuldan sonra bütün yaz tatillerimde çalışmış bir kadın olarak bayağıdır bu konuya kafa yoruyorum.
Şimdi evdeyim ve bebek bakıyorum.
Geçen Ali Bulaç kadınların çalışma hayatına devlet eliyle, sivil kuruluşlarla,ab zoruyla sokulmalarını irdeledi.
Ki kendisi kadına pozitif ayrımcılık yapaılmasına karşı bir sosyolog.
Bugün de gazete de kadın müftü yardımcısının söyleşisini okuyunca bende birşeyler oturdu gibi.
Ne zamandır da dini okumalar dinlemeler de yaptığımdan.
E bir tane de bebeğim var.
Okumuş yazmış bir başörtülü kadınım hemde.
Şimdiiii...
Evvela peygamberimizin "kadınlara evlerinde oturmalarını"tavsiye ettiğini duyduğumda zaten çok hoşuma gitmişti.
10 yıllık bir çalışma hayatım var.
İlk elden kendi tecrübelerim sözkonusu.
ama herşey bebek olunca ortaya çıkıyor.
Ali bulaç diyor ki" kadın zorla piyasaya sürülmeye çalışılınca ondan sonra eve geri dönemiyor,ab bize bunu dikta ederken kendi azalan nüfusuna çare arıyor ve kadınlara çocuk doğurmalarını,para desteği vs herşeyiyle kadınları iknaya çalışıyor" diyor.
evet avrupa yaşlandı.evlilik oranı düşük.kadınlar geçim derdine bebek yapmıyor,istihdamları yerinde ama toplum yerle bir oluyor.
Şimdi gelelim bize.
Çalışırken bekarsan sorun sadece dini oluyor.Caiz mi acaba diye düşünüyorsun.
Faize bulaşmamış şirket yok.Kredi meselesinden.
Artı tek kadın sen olmuyrosun,telefonda vs bir dünya erkekle konuşuyorsun,iş ortamında varsa zeten kaçınılmaz.
Ha diyebilirsin ki ben dikkat ediyorum,namusluyum,kingirdemiyorum,laubali değilim,süslenip püslenmiyorum falan.
İyi de espri bile yapılmıyor mu iş arkadaşlarınla?
Hiç unutmam bir bankacı işyerine geldiğinde bana " aa zehra hanım hiç hayal ettiğim gibi değilsiniz "demişti!!!!
Sonuç; iş ortamları dinen arındırılmış bir ortam olmuyor,olan varsa amenna.
Başörtülü çalışmakla işler hallolmuyor.
İkinci husus çocuk ve evlilik.
Evlendiğinde parayı bulup götü kalkan dengesiz kadınlardan değilsen,kocayla rolleri değişmeye çalışmadıysan sorun olmayabiliyor.
ama yorgun argın gelip kocayla ilgilenmeyi,evine barkına bakmayı ihmal ediyorsan ,olmaz.
Burda da feministlik sökmüyor,çünkü dinin emri var kapı gibi.
Zevcelik görevleri var.yorum bile yapılamaz.
*
En önemlisi bebek.
Bebeğin olunca kendin bakman gerekiyor.
Pedagoglar kıçını yırtıyor en azından 2 yıl siz bakın diye.
Dindar ayrımı yapmıyorum hepsi bu konuda aynı şeyi diyor.
E hadi ücretli izin vs atlattın.ondan sonra 2 yaşındaki çocuk daha sabi,hiç de büyümüş olmuyor.
Ondan sonra bakıcılar,neneler,teyzeler.
Çocuk psikolojik açıdan gayet sorunlu oluyor.istisnalar olabilir.
ama yine aynı uzmanlar anneyle bağı sağlıklı olmayan çocuğun ilerde bunun acısını mutlaka çıkaracağını söylüyor.
Bir de ne için çocuğumu bırakıcam 2.şahıslara.
Para?
Şuan piyasada en kralı kaç milyar alıyor ki?
Kariyer?
Hadi canım ordan.o şirketten ayrıl hiç de bir kademen olmuyorsa o kariyer falan değil.
O kadar okudum?
10 yıl tıp mı okudun canım ciğerim..
Demek istediğim hiç bir şey bebeğini kendin büyütmene mani olacak sebepler değil.
O kadar çok kadın biliyorum ki çoğu mühendis bilmemne.
Bebekleri olunca kendi iradeleriyle işlerini kariyerlerini bırakıp bebeklerini kendileri büyütüyor.
Çünkü aklın yolu bir,Doğrular belli.
Pedagogların,dinin,sosyologların hepsi aynı paydada birleşiyor.
Zaten çalışmak isteyince bebek sorun oluyor?kime bırakıcaksın,bıraktın onun için zaten çalışmak zorunda kalıyorsun,hem de vicdani rahatsızlık var bütün annelerde.
Artı hem çalış hem ev işleri hem kendi kişisel dünyan.
Nasıl yetişeceksin?
Tabii ki yetişemeyeceksin,o yüzden tipik yüzyıl hastalığı "hiçbirşeye yetişememe,hiçbirşeye yetememe duygusu" gelip oturacak ciğerine.
E bunca eziyete değer mi?
Bunca yıpranmaya..
Ben feryalin geceleri uyutmadığı günler hep içimden diyorum ki "yarın işe gitmiycem ki"
O uykusuzlukla yorgunlukla zaten işinde de performansın azalacak.İş dünyası sırtlan yuvası.
Aklın hep evde.çocuğunda.
Bence değmez.
Bir de öyle güzel bir din var ki.
sana evde oturup güzelce evinle çocuğunla kendinle ilgilen diye tavsiye ediyor.
Günaha girmeden yıpranmadan koşturmadan sakince.
Bunları düşünüp de çalışmayı düşünene mazoşist diyorum ben.
Ben çok rahatım,mutluyum,huzurluyum.
Kişisel gelişimim hiç de geri kalmıyor.
Okuduğumda yediğimde yaptığım iş de herşey sakin sakin,sindire sindire.
akşam eşime de pilim var,dostuma da.
Artı kendimi hiç de öyle "ay evde çocuk bakıyorum,kocamın eline bakıyorum" diye aptalca bir psikolojiye sokmuyorum.
Evimde otururken de değer görüyorum.
Değerliyim,sosyalim,harçlığım da gayet güzel oluyor.
En son bir nokta da bereket meselesi.
Hani "daha rahat yaşamak için" çalışıyorsa kadınlarımız.
Ben işi bıraktıktan sonra gardrobumu genişlettim,cüzdanımda şimde hep para var,evimin keyfini tadını yeni çıkardım.
Bereket imanla alakalı.
Haram olmayan ortamdan sıyrılınca Rabbim karşılığını mutlaka gösteriyor.
Kadın müftü yardımcısı "harama bakmayın ayetini söyleyip, dikkat edince neden çalışmak sorun olsun" diyor.
Çalışan hanımlar düşünsün bakalım harama bakılmadan çalışılıyor mu işyerinde.
Ama şu olabilir: erkeklerin olmadığı bir yerde.Faizle çalışılmayan.
Sonuçta peygamberimizin eşi de deri işliyormuş ve kazancını tasadduk edermiş.
Zeynep binti cahş validemiz.
İlle çalışma denmiyor,
Evini bebeğini ortamını hazırladıktan sonra heryol paris.
Kafamı anca bukadar toplayıp yazabildim.
İlleki eksikler vardır.
zaten inanmak biraz da gönül işi.
Yaptığı hiçbir işe bok kondurmayan kadınlarımız buna da itiraz edecektir.
Kendileri bilir.
Git çalış, derdin neyse derim.
Benden bu kadar.

30 Kasım 2011 Çarşamba

HATA DÜDÜKLÜDEYMİŞ

Patlayan düdüklünün contası arızalıymış.
Merkezden yeni gıcır bayağı bir üst model gönderdiler.
Paragöz bir tüketici olsak bu işten para koparırdık.
***
Günler oruçlu geçiyor.
Sahuru 7 hurma ve bir bardak sütle yapıyorum ve inanılmaz tok tutuyor.
zaten acıkmadan iftar geliyor.
Ama daha çooook borcum var.
***
Kitaplarımı yavaş yavaş bitiriyorum.
Çok mutluyummm...

BİR DAHA KİTAPLARINI ALMAM

Medyasenfoni kitabını almıştım Barbarosoğlu nun.
İkidir sinir oldum.
Fatma aliye yi de okurken hafakan basmıştı,resmen kitabı elime almak istemedim.
Bu kitap da öyle.
Söz verdim kendime bedava verseler almam.
Neyden bahsediyor falan tamamen tuhaf bir kitap.
Köşe yazıları harika ama hatun kitap yazmasın yav.
Vallahi bitirene kadar perişan oldum.
Zaten kız uyuyunca güç bela okuyorum,o da böyle gına getiren kitaplar olunca çok sinir oluyorum vaktimin gittiğine.
Neyse bitti şükür.
Röportajını aradım anlayan varmı acaba diye.
Yenişafakta sorulu bir söyleşisi var.
Anca anladım ne demek istediğini.
Velhasılı beğenmedim,kesinlikle tavsiye de etmem.

18 Kasım 2011 Cuma

ORUÇLU GÜNLER

Blog o melun günde kalmış.
Halbuki geçti gitti bayram seyran.
Bu bayram güzeldi.
Ziyaretler oldukça bayramın tadı çıkıyor.
Neyse malum haram aylardayız 84 gün olan kaza oruçlarıma başladım elh.
Hafta içleri tutup hafta sonları tatil yapıcam kendime inş.
Toplamda 8 gün oldu.
zaten saat 5 te okunuyor ezan.Acıkmaya bile fırsat olmadan iftar geliyor.
Bu günler kaçırılmaz.
Kaytarmaya bile çalışmıyorum o kadar fazla ki rakam.
Sahura kalkamıyorum bazen fero sağolsun.
Dün gece tam sahur zamanı 15dk ağladı,uyanıktı.
İmsak girdi fero uyudu taa uyanana kadar.
Hikmetinden sual olunmayan Rabbim işte.

7 Kasım 2011 Pazartesi

ÇANAK ÇÖMLEK PATLADI

Evet çarşamba günü aldığımız düdüklü tencere cumartesi günü yani arefe akşamı patladı.
Birkaç saniyeyle kızım ve ben kurtulduk.
İşim bitti yorulmayayım diye ışığı kapatıp,ocağın dibindeki çekmeceyle oynayan kızıma hadi gel annecim dedim odaya geçtim oturdum ve paattt diye bir ses.
Hemen koştum mutfağa kapısında kızım duruyor.
Bir el almış kızı kapıya getirmiş,
fero arkasına baktı ve çığlığı bastı.
Kendimi o kadar kasmışım ki bacağıma kramp girecekti.
Işığı açtım ve dumanlar tütüyor ocaktan.
Tavan salçalı su.
Mutfakta gözümü gezdirdiğim heryer salçalı yağlı damlalar.
yaklaşık 3 saat mutfağı temizledik.
Fırını çektik altı yağlı salçalı yemek.
Feryal korktu ağlıyor kucağımdan inmek istemiyor.
Bir gün önce yerlerin derzlerini çamaşır suyuyla silmiştim,dolabın örtüsünü yıkayıp ütüleyip sermiştim.
Geçikirsem hepsinin rengi turuncuya dönecek.
Ve hala benimde korkum geçmemişti.
En önemlisi;kapak aspiratörün camına çarptığı için cam kırıkları doluylu ocağın üstü.
Zaten en tehlikelisi oydu.
Neyse temizledik,aclıktan bitap düşmek üzereyken pilavla geri kalan nohutu haşlayıp nohutlu pilav yedik,üstüne bir temiz duş,kendime geldim.
İnsan düşünüyor ölüme hazırmıydım?
Tabii ki değil.
80 günlük oruç kazalarım duruyor.
Ferom çok küçük ve ben gencim :((
Sadakalar karşı geldi ve Rabbim bizi korudu.
Bayramın konusu tabii ki düdüklüylü :)
Sanırım hata bende,Tam kısmadım altını ve kapağı kollarına denk gelecek şekilde kapatmadım.
Halbuki tencere yuvarlak,her halükarda kapanıyor ve bu bukadar önemliyse o boktan kullanma kılavuzunda neden belirtilmiyor.
Neyse bir korktuğum şey daha başıma geldi.
*
Aceleciliğim başıma bela.
kafaya koydum mu o bugün olacak.
Taktım düdüklüde nohut pişirmeye.
Nohutu aradım düdüklüyü aradım hemen o hafta yaptım vee götümde patladı işte.
Bence bu aceleciliğime bir tokattı.
Halbuki hadis var "aceleci olmayan neredeyse peygamber olacak" diye.
Bu boktan huyum babamdan miras.
O da geçen tv alacak benim kartla.
Habersizden bir telefon gelir,"zehra ben beyaz eşyacıdayım gelsene hemen buraya"
İlle hemen olacak.
Olmayacak arkadaşım olmayacak.
Olmamalı.
Yoksa patlıyor işte.
*
Bayram ziyareti de iyiydi.
Kimse kızıma harçlık vermedi.
Ben süsledim püsledim giydim topukluları :)
Bütün bulaşıkları ben yıkadım,ellerim tavuk ayağına döndü.
Neyse geçti gitti bayram.
Zaten bayram annemlere gidip çay içip yemek yemek.
Bu.

2 Kasım 2011 Çarşamba

SOSYAL VARLIKMIŞIZ GERÇEKTEN

Pazar günü zor şartlarda bir tencere yaprak sardım.
Salı annemlerde olunca 4 gün boyunca onu yiycez.
Bugün arkadaşa ziyarete gittik.
O kadar çok konuşacak mevzu varki çoğu yarım bile kaldı.
o kadar dalmışız ki pepe ihatta "zehra teyze susar mısın" ikazı bile aldım :)
Konuştukça açılıyorsun,biriktirdiğin şeyleri paylaşmak güzel birşey.
Neleri biriktirdiğini neleri önemsediğini insan sohbet ederken anlıyor.
Bebeler de sorun çıkarmadığında şarj olmuş bir şekilde o günü kapatıyorsun.
Yarın da kahvaltıya gidicem inş.
hava güzel olunca çocuklu kadınların sezonu hemen açılıyor.
Gitmen gereken yerleri hemen aradan çıkarıyorsun.
Yarın bebeği benimkinden küçük bir arkadaşa bebek görmeye gitcem.
Senden öğrenecek çok şeyim var deyince,kendimi dinledim,hemen götüm kalktı :)
İnş gıcık olduğum anne triplerine girmem.
Akıl vere vere şeddeli şeddeli ,ayy uyuz oluyorum,hemen bir demir sopa bulup kafasına kafasına vurasım geliyor öyle kadınların.
***
Yalnız; sürtmek, alışık olmayan bünyeye de pek gitmiyor.
Akşam eve gelince bir boşlukta hissi oluyor niyeyse.
***
Düdüdklü tencere fobimi kırıp aldık bir tane.
Şimdi tek derdim tasam onda nohut pişirmek.
Hani yapmadan ölürsem gözüm açık gidecek.
ne kadar takıntılı bir karıyım yafff.

31 Ekim 2011 Pazartesi

EV HANIMININ GÜNCESİ

Yazmayan blogerlara kızardım başıma geldi.
Hoş aman aman okuyucum yok ama yenilenme ihtiyacı gibi geliyor yeni yazılar.
Hani sanki hiç yeni bir şey olmamış hayatımda ,yazacak da,ondan yazmamışım.
Halbuki bir küçük kızım var,her gün yeni olay,vaka,drama...
Lazımlık aldık ufakdan yetişkin olmaya başlayacak.
Daha 1,5 yaşında.
Hayatım düzene girmeye başladı elh.
Gündüz uyuduğunda okunacak kitaplarımı yavaştan bitiriyorum.
İstediklerimi sakin ve yavaştan yapmaya başladım.
Ev hanımlığını da öğreniyorum,çok zevk alıyorum bu da ayrı bir yazı konusu.
***
Deprem oldu ve 601 kişi şehit oldu zahiren.
Bütün herkes müteahhit,kimse ölümü düşünerek bina yapmaz.
Biraz kader mevzuunu karıştırıyoruz gibi geliyor bana.
Halbuki tedbir sünnettir.
Öldüren deprem değil bina.o kadar net bir cümle ki.
Tabii Van da olması ayrı bir imtihan oldu,24 şehitin ardından.
Benim de ilk duygusal tepkim akli değildi şimdi itiraf etmek lazım.
Ama ölen 4 aylık bebeklerin ne bdp ile ne pkk ile alakası var.
Allah her şerde bir hayır gizlemiştir.
İnş farkında oluruz millet olarak.

10 Eylül 2011 Cumartesi

İZİN BİTİYOR

Üsküdar a inelim dedik.
İkindiden sonra anca.
Uyudu uyandı yemek namaz ikindi oluyor.Bahanemizde hazır güneş geçsin diye.
Neyse hanımefendiye terlik aradık durduk.Balkon terlikleriyle boğuşuyor.
Bir tane aldık şeffaf güllü müllü bişey.
Ama sahilde yürüyor biz gülmekten geberiyoruz :))
Şıpıdık şıpıdık öttürerek gidiyor.
O da beğendi sesini nasıl vuruyor yere yürürken.
Ne deniz gördü gözü ne vapur.
Gözler terliklerinde.
Gelene geçene gülüyor millet haşat oluyor :)
Zararsız ziyansız geçti elh.
*
Otobüsteyken kardeşim aradı,bize gelmiş kapıda ambulans polis arabaları falan.
Ne olduğunu da öğrenemedi leyla.
Tabi ben meraktan öldüm.
Yeni kiracılardan biri intihar etmiş.
Yayılan dedikodu bu.
Ben okula gitmediğim gün hocalar kavga ederdi,işe gitmediğim gün patron olay çıkarırdı falan.
Vukuatlara şahit olamamak gibi bir yeteneğim, kaderim var.
*
Yarın eltim,kocanın dayısı teyzesi misafirim.
akşam çayına.
Çok hoşuma gidiyor misafirlikler.
Geçen gün balkonda kocaya "ya biz birine çaya gidelim yada biri bize gelsin çok daraldım" dedim.beş dk geçmeden kuzen aradı çaya gelicez diye.
Çok sevindim ve şaşırdım.
Birşeyi çok isteyince Rabbim nasip ediyormuş hakkaten :))

9 Eylül 2011 Cuma

TÜRBE GEZİMİZ

Koca izinde.
Yıl içinde planladığımız herşeyi unuttuk.
Hep yapmaktan sıkılmadığımız birşeyi koyduk listede en öne: türbe gezmek.
Kocamustafa paşa da ki sünbül efendi ye hiç gitmemiştik.
Oraya gittik ve ben mahalleyi çok sevdim,oturabilirim orada.
Yusuf sinan nam-ı diğer sünbül efendi,çifte gelinler(hz.hüseyinin kızları rivayete göre)
Türbedarın karısı ile lafladık.
Gördün mü himmetini?- görülmezmi dedi,zorladım ama anlatmadı.
Muharrem ayında aleviler çifte gelinlere akın ediyormuş yanlız türbeye ayakkabılarıyla giriyorlarmış,müdahale edince de "vergi veriyoruz biz" diyorlarmış!!!
**
Ordan merkez efendi ye gittik.
Çilehaneyi görmek için çok heveslenmiştim,geçen sefer çok etkilenmiştim çünkü.
Türbeler müdürlüğünü iki kere arayıp restorasyon varmı yokmu diye aradık,yok dediler,veee sürprizz.
6 aydır restorasyondaymış.
Topkapıya gidiyorsun ümraniyeden.
çıldırmamak elde değil.
iki çocukla.
**
Ordan da atladık taksiyle yavuz selimin türbesine.
Yaklaşık 2 saat vakit geçirdik.
Restorasyondaydı hamileyken gittiğimde.
tertemiz olmuş,miss gibi.
Ve hayatımda ilk defa kadınlara ayrılan mescidin havadar geniş olanıyla karşılaştım ve çok mutlu oldum.
Yavuzuma da bu yakışırdı.
Tertemiz,halılar krem rengi,caminin içi de kendi gibi,,sade ve ağır.
büyük, sakin.
Arka tarafta oturma yeri var.banklar vs.
Merkez efendi köftecisinden ekmek arası yaptırıp ayranla yedik,karşımızda haliç,boğaz.deniz püfür püfür esiyor.
Feryal durmuyor hep peşinden koş.
kediler bu kediler,uyuz oluyorum camilerin bu tarafına.
Yavuzun eşi kanuninin annesi Hafize sultanın türbesi bir asır önce depremde yıkılmış yarıya kadar.
Biraz hüzünlendim kabrinin başında.
Nasıl bir eşmişsin nasıl bir anaymışsın sen dedim.
Rabbim hepsinin kabrini nur etsin,himmetlerini üzerlerimizden eksik etmesin.
Amin.
***
Bu gezide ablamları da aldık yanımıza,maideyi de tabii.
Bi uslu bi uslu.Feryali kudurttu sürekli.
Güzel anlar paylaşıldıkça değerleniyor.
Kocayla gitmiştik ama ablamlarla gitmek çok farklıydı.
Çok memnun oldular mihmandarımızdan :)
Feryal fatihte uyudu veznecilerde uyandı.
Kocayla tanıştığımız pastanede bir çay tatlı yaptık,doğru eve.
***
Gezmeyi seviyorum.
Rabbim!bana istanbulun tadını çıkarmayı nasip et.

31 Ağustos 2011 Çarşamba

YAŞ 30

Dün 30 yaşımıza girdik.
Hey maşallah.
nasıl da geçmiş 30 yıl,bomboş.
20 ile 30 arası çok şey yapmak istemiş ama nasip olmamış bir şekilde,heyheyli,gergin,güzellikleri de olan koca bir aralık.
hani yaşlılar derler ya "ömür nasıl geçti anlamıyorsun" yuh derdim.
Otuzu anlamayan altmışı da anlamaz.
Daha güzel günlere inş.
***

31 Temmuz 2011 Pazar

HEY MAŞALLAH


Yazı yazmayan bloglara sinir olurdum.

Ne işleri var sanki,okuyoruz ya.. diye diye kapatırdım sayfayı.

Hakikaten insanın eli değmeyebiliyor.

Kaç aydır bilgisayara elimi sürmedim.

Klavyem de zayıflamış zaten.

Gazeteye bile bakıyorum,okumuyorum.

Feryal hanımdan hiç fırsat kalmıyor.

Kalınca da okunacak kitabıma ve kurana veriyorum o dakikalarımı.

Bilgisayar internet o kadar gereksiz geliyorki.

Olmasa da olurmuş demek ki.

Face twit vs hiçbirşeye takıntım da yok üyeliğimde.

Aslında özgürüm.

Mailime bile bakmıyorum.

Önemli birşey olursa telefondan ararlar diye.

Saldım biraz sanal medyayı.

Köşeyazarları bile acil gelmedi bana.

Annelik hayatındaki sıralamaları değiştiriyor.

Biraz da sohbet dinliyorum ve bu bana dini okumaların ve dinlemelerin daha kıymetli olduğunu hissettiriyor.

Yani mutluyu yada fatmanın köşesini okumaktansa birkaç sayfa kuran okumak daha anlamlı geliyor :)

***

Feryal 15 ay oldu nerdeyse.

Bebeğin keyfi 14 aydan sonra çıkıyor.

Boku nezaman çıkar bilmiyorum.

Bazen çıldırttığı oluyor.Doluyorum,sinirlerim bazen laçka gibi oluyor,çığlık atasım geliyor vs.

Ama iyikide yapmışım bu bebeği dedim anlar var tabiiki.

Şımarır gibi hareketler yapıyor,oyunlar,çığlıkları vs.

Senden bir parça.

Çok enteresan bir duygu.

hala bana bakarken bu benim kızım mı diyorum.

hala yüzünü seyrediyorum.

Ama rüyalarıma pek girmedi daha.

***

Park maceralarımız oluyor.

Not aldım,yazıcam.

Dışarı alıştırmadan yazı atlatmayı düşünüyorum.

***

Ramazan geldi.

Biraz tedirginim.İki senedir kaytarıyorum ve bu sene bebek var.

Hayırlısı.Her sene bu korkum olur ve ilk iftarda geçer.

***

Bu sene teravih kılmak istiyorum ama arkadaş arıyorum..

Buyuk çocuğu olsun feryale baksın,ben de sıkılmadan teravih kılayım.

Bakalım nasipse gelir elden yemenden.
***

Herkes tatilde.

Ya köyünde ya denizinde.

Biz İstanbul u bekliyoruz

21 Haziran 2011 Salı

MİSAFİRLERİMİZ VAR

torun sevgisi ne kadar başkaymış.
Bu sıcakta asla evlerinden çıkmayan dedeler,istanbula görmeye torun görmeye geldiler.
Hanımefendi ilk gün ağırdan aldı ama şimdi iyi.
Yalnız dedelere biraz soğuk.
Düşünüyorum da ne kadar sakin oturuyorum.Sanki yapacak hiçbirşeyim yok.
Normalde kayınvalideler gelmesine yarım saat kalana kadar yorgunluktan ölüyordum.
Ne yani bütün vaktimi yemek mi alıyordu.
Şimdi öyle oturuyorum.
Biraz dinlendim açıkcası.
Feryal ne kadar benden başkasında durmasa da, biraz oyalıyorlar işte.
Namaz niyaz da yok.
Sakinim,dinginim :)
Havalar bunaltmadan kaçmak istiyorlar.
Koca da izinli.
Havalr ne kadar güzel.
parlak güneş ama serin rüzgar.
Ceyranda kalmasın diye küçük hanım ,büyükler sıcaklıyor.o derecede rüzgarlı.
Çayı yemeği daha sakin yiyoruz.sanki o da etkiledi bizi.
Normalde hep bir koşturmaca vardı benim evde.
Neyse ne.güzel ortam işte.

15 Haziran 2011 Çarşamba

KAKILMIŞ

Hiç bugün ki kadar ev işini yaptığım günü hatırlamıyorum.
Evi süpürüp sildim,halılar çırpıldı.Balkon sonunda hep yıkanır.
Cam bezi almıştım pahalılardan.microfiber mi ne.
Denemez olaydım.Camlar pırıl pırıl olunca tül perde kirli olmaz.
Onları yıkadım sırayla,ütüledim astım.
En son posta çamaşırı da asınca oturdum biraz.
Bütün bunları yeni yürümeye başlayan bir kız çocuğuyla yapmak zor.
Gerçi ilk günkü gibi değilim.
Dikkat edilmesi gereken yerleri biliyorsun.Silme suyu duşakabinin içinde ve kapalı olmalı.
Heryere benden önce adımını atıyor :)
Normalde sinir olunması gereken bir durum ama çocuk psikolojisi vs diye düşününce,sürekli dilimde "gel annecim" oluyor.
Kızmıyorum.merak hadsafhada ve kirli nedir bilmeyen bir bıdık :)
Şimdi uyku akıyor benden.
Özgüranneyi okudum da benim de yazasım geldi.
Sinir krizi geçirmek üzere olan annelerin filmini çekmek istiyorum diyor :)))
Evet.ben hayatımda hiç birkaç saniye içinde sinir krizi geçirmedim.anne olunca oldu ama :)
Alışıyor insan.Sakinliğe de anneliğe de

14 Haziran 2011 Salı

YAŞASIN AMPUL KAFALILAR

Yeni yazı yeni iktidarla geldi.
Evet yaşıyorum..
Kızım 13 aylık bir bızdık oldu.
İlk antibiyotiğimizi alacak kadar ana-kız-baba hasta olduk.
Acillere taşındık gece yarıları.
Tam 13 ayı bittiği gün pıtır pıtır yürümeye başladı.
Ben tam bir evhanımı oldum.
Çamaşır as kurut ütüle ve bunları yaparken gaayet mutlu oluyorum.
İçselleştirdim sanırım :)
Okulumun pilav gününe gittim ve okulumu sevdiğimi anladım 10 yıl sonra.
Katsayı ayrıı okul sıralarımdaki anılarım ayrıymış.
Mitinglere gittim kızımla.
O havayı biliyorum zaten.bebek arabasıyla konumumuzu aldık elimizde çubuk kraker ve su.
yandık amele gibi kızımla.
Bilgisayar nalları dikti.Yeni gıcır makine ve işletim sistemi ile ne kadar boşa yorulduğumuzu anladık.
Hayat gayet güzel aktı ve geçti.
Ölen yok,herkes yaşıyor.
Daha sık yazarım artık.

25 Nisan 2011 Pazartesi

GERİ GELDİK

düşündüm şubat sonundan beri ne değişmiş hayatımda.
Hani bloglar kapatılalı beri.
Hiçbirşey :))
Feryal büyüdü o kadar.
O arada ben ne oldum bilmiyorum gerçekten.
Bebek bakımı zor arkadaşşş.
Sabahları Adem güneş e sardırdım.pedagog.
Öğlen ikindi sohbet,dergi okumaları,evrad.
akşam yemek ve çay.
Kızım büyüyor,onunla birlikte ben de -biz de- şekilleniyoruz işte.
Sabır gerektiren çok şey oluyor.
Biraz da alıştım sanırım.
Çok şey beklemiyorumbu yıllarımdan,sadece bebek büyütücem inş.
Yoksa olmayınca,çok iş halletmek isteyipde yapamayınca olan mutsuzlukla uğraşmak istemediğimden,HİÇBİRŞEY planlamıyorum.
Evimde kızımı büyütüyorum.
Keyfini çıkararak inş.

28 Şubat 2011 Pazartesi

HAKKIMI HELAL ED-E-MİYORUM

Duyduğumda hiçbirşey hissetmedim.
yaşarken diyordum ölürse çok sevincem.
28 şubatı bilinçsizce hareket ederek biraz da kendi başlattı.
Binlerce imam hatipli insanın mağduriyetine kapı açtı.
Akıllıca siyaset yürütmeyi bilmedi.
Onun beceriksizliğinin acısını,imkanı olmayan biz imam hatip öğrencileri ,katsayı mağduriyetiyle çok ama çok acı bir şekilde yaşadık.
Çoğumuz haketmediğimiz üniversiteleri okuduk,haketmediğimiz işlerde çalıştık.
Diyorum şayet Erbakan o zaman siyasi bir lider olsaydı gerçekten orta çizgiyi bulurdu ve biz şu an daha başka hayatları yaşıyor olurduk.
Hala daha telafi etmek için çabalayan otuzlu yaşlarında insanlar olarak.
benim yaşadığımı çok insan yaşıyor.
Ben o süreçte bu mağduriyette kimiz imzası varsa;hiçbirine hakkımı helal etmiyorum.
Bu bir vebaldir arkadaş.
Öldü gitti diyenlere ayrıca sinir oluyorum.
Herkes birgün ölecek.
Bu dünyada yaptıklarımızı zaten bu minval üzere eda ediyoruz.
Ölünce benim açımdan hiçkimse badem gözlü sırma saçlı olmaz.
Kötü konuşmuyorum sadece,o da dini emir olduğu için.
Üzgünüm.
İçimden geçenler böyle.

10 Şubat 2011 Perşembe

PRATİK AVRAT

Misafirliklerle geçen bir hafta.
Pzt,perşembe,cmt doluyum.
Artık yavaştan pratikleşiyorum.
Buzluktan börekler,kekler çıkıyor :)
Biraz daha hızlanmam lazım.
Misafir eksik olmasın hayatımdan,evimden.
Bereket ...
***
Feryal 9 ayı devirdi salı günü.
Kontrole götürdüm.
70cm 9.300kg.
11 aylık bebek gibi dedi doktor :))
İnsan mutlu oluyor.
Dışarıyı seviyor.
Hatta sabahları alt kattaki dış kapıdan gazeteyi almaya iniyoruz hergün.
Başörtümü takıp kucağıma aldığımda başlıyor heyecanlanmaya.
hele de kapıyı açıp aşağıya inerken kız sevinçten uçacak :)
Ne sanıyorsa artık :)
***

29 Ocak 2011 Cumartesi

BİZİM MİLLET

Nihal Bengisu nun gene çok güzel bir yazısı var.Kopyalayayım dedim ama bir kısmını,site izin vermiyor.
Bende link vereyim.
Yuhalanmamak arzusu
***
Başbakanın ne yaparsa yapsın bu nankör millete yaranamamasıyla alakalı enfes bir yazı.
***
Mutlu tönbekici metroyla tt arena stadına gitmiş,kimse benden teşekkür beklemesin,yaptıkları hizmeti lütuf sanmasınlar diyor.
Aynı mantık.
Canım Teşekkür etme ama nankörlük de etme.
Akp iktidarından beklenilenler niye öteki iktidarlarda aklınıza gelmedi,ve ya şöyle diyeyim; ötekiler bir bok yapmaz yerken niye bu kadar efelenmiyordunuz.
Hiç mi fark yok allah aşkına yaaa.
Bu kadar da nankörlük olmaz.
Sürünsün bu millet ya.
Kocanın dediği "bu iktidarda bilinçlendi a.q millet,önceden niye sormuyordunuz"
İşte böyle.
Kadirşinas bir millet değiliz vesselam.
Zaten ben bizim milleti sevmem.
Ülkemi çok severim ama :))

28 Ocak 2011 Cuma

NERDE KALMIŞTIK

en son gayet sosyal bir yazı yazmışım.
O havadan çıkalı çok oldu :))
Şimdi başka başka havalardayım.
Hafiften diyet miyet ortaya karışık birşeyler.
Dünden beri de egzersiz falan filan.
Son ayda hiçbirşey yapmadan 5 kg verince "dedim birde sıksam boğazımı inerim doğum öncesi kiloya".
Şimdilik hedefim eski kilom.
70 yani.
Ondan sonrasına ondan sonra bakıcam :))
***
Mutluluk evlenmeden önce zayıf olmaktı benim için.
Bi zayıflasam çok mutlu olacaktım.
Ama şimdi.
Şimdi mutluluk " kızımın öğününü sonuna kadar yiyip bitirmesi"
Yaa nerdeeen nereye.

18 Ocak 2011 Salı

DAYANAMIYORUM

Pazar gününden beri okuyamadım gazeteleri.
Feryal uyuyorken başladım.
Cumhurbaşkanı Balıkesir deymiş.
Cuma namazında izdiham.
Yaşlı bir amca " köyden geldim.vaktiyle Adnan Menderes e sahip çıkamadık.Sahip çıktığımı göstermek için buradayım" demiş.
Dayanamadım,hıçkırarak ağladım :((
Dayanamıyorum evet.Bilinçli bir insan,vatandaş,müslüman görünce dayanamıyorum ve ağlıyorum.
Sevinç mi hüzün mü bilmiyorum.
Anne olmadan önce de böyleydi.
***
Sahip çıkmak.
Dinine vatanına milliyetine insanına kültürüne diline sahip çıkmak.
Muhafazakar gazetelere,mecmualara abone olmak,sahip olduğunu göstermek için.
Tv kanalına,sinemasına sahip çıkmak.
Hür adam ı kamyon dolusu para kazansam oynatmam diyen sinema salonu sahibi olduğunu duyunca,kocaya "kızı bırakıp bu filme gitmemiz gerekiyor" dedim.
Mesele bu işte.
SAHİP ÇIKMAK.

6 Ocak 2011 Perşembe

KADIN EVDE OTURSUN

Nezamandır okuyamadım Nihal i
Feryal kucağımda saçlarımı yolarken okuduğum yazıdan.
Saatte bire çeyrek var.
Yani ne zor şartlarda yine de okuyorum imasına dikkat lütfen:))))
***
Bu arada, kimi dindar sosyolog ve psikologlar "aile"deki kan kaybını kadınların çalışma hayatına atılmasına bağlıyorlar. Hayır.
Kadınlar genellikle bir "ihtiras" adına değil, geçim ve gelecek kaygısı nedeniyle, yahut "kendilerini değerli hissedebilmek" için çalışmaktalar.

Kadınlara "Yerinizde oturun da boşanmalar azalsın" demek; kadınları inisiyatif alamadıkları, müdahil olamadıkları bir hayata iterken, erkekleri "büyük" egolarına denk yeni alternatiflerin peşine düşme konusunda daha da şevkli kılar. Pek çok şey gibi, muhafazakârlığı muhafaza etmenin yolu da "hakkaniyet"ten geçmektedir; cinsiyet farklılıklarını derinleştirmekten değil.

OCAK YAZISI

Bugün dişinden sebep akşamdan sonra boyuna mızırdandı.
Sanki duymuyormuş gibi hareket ediyorum ama alttan alta inanılmaz doluyorum.
Sabrım bittiğinde bir çığlık atıyorum farkına varmadan.
*
mevsimlerden roma.
Blogu okurken kilo verdiğimi hissediyorum.
Ufaktan ara öğün ana öğün olaylarına dikkat etmeye çalışıyorum da,acayip abur cubura alıştırmışın bünyeyi.
Ama olacak inş.
Körolasıca nefsimin gözü doymuyor bir türlüü.
*
Yeniyıla kızımı ayağımda sallarken girdim :))