28 Mart 2008 Cuma

NELER YAPSAK ?

Mili gazetede şevket eygi zor günlerden geçiyoruz ibadetlerimize itina gösterelim,dedikodu yapmayalım,abdestsiz gezmeyelim vs diyor.
Hani ortalık karışık ya.
E zaten biz bunları adam gibi yapmadığımızdan Allah da bize huzur nasip etmiyor işte.
Dini ,imanı, ibadeti, Allah ile benim aramda diye yalap şalap yaptık ya da yapmadık.
Kimseye burnumuzdan kıl aldırmadık.
Millete en büyük müslüman kadın/adam benim havalarında, onu nefret ettirecek nasihatlerde bulunduk.
İfrat ile tefriti yine karıştırdık gene oramıza buramıza bulaştırdık,berbat ettik.
Şimdide bekle bakalım ne zaman ortalık karışır,düzen bozulur.
Düzeni bozduk şimdi ne zaman başımıza patlayacak onun telaşındayız.
Ben kendi adıma diyorum "hatam var namazlarda ülkem adına pek dua etmedim".
Şimdide her haber okuduğumda diyorum belki etseydim bu kadar üzülmezdim.
Mübarek gün özel dua etmek lazım.
Nasılki canımız yandığında içli içli ediyoruz hani.Onlardan.Şimdi yılan pek dokunmuyor ama yakındır rahatımızın bozulacağı günler.O yüzden biraz ciddiye almak lazım duayı.
Genel manada düşündüm geçen gün.
Acaba biz millet olarak neyi yanlış yapıyoruz da bir türlü -çeyrek yüzyıl-rahata eremedik.
Ta al baştan.Yani neden bir türlü atağa kalkamadık.
Ne zaman ipimizi verdik,kimlerin eline?
Bir türlü kurtulamıyoruz ,tam kurtulacağız hoop tekrar dön başa.
Yani insan bu kadar mı sevmez ya ülkesini,milletini,insanını.
Hayret!!!
Tamam insanın aklına geliyor bir şeyler ama.
Neyse bu kadar karamsarlıkda caiz değil.
Ümitvar olmak lazım.
Zaten dua allahtan umut beklemektir.
Annemin dediği " aaa o ekmek,tüp kuyrukları yok daha ne istiyonuz"
Di mi ama :)
Ölümü görüp sıtmaya razı olmak.
Ya da Almanın sosyal devlet haklarını okuyup iç geçirmek.
Onlarda vatanını milletini sevmeyen şerefsiz yokmu ki ???

27 Mart 2008 Perşembe

MEMATİ YAŞAYACAKMIŞ :)

Evet yaşayacakmış memati.
Anketler,mesajlar,bloglar gırla bu konuda yazıyor.390.000 kişi pana filme mesaj göndermiş "mematiyi öldürmeyin" diye :))
Fanatizm işte.Okuyunca güldüm çok.Birde derler bu karılar dizi hastası.Erkeklerin ipliği-dizi hastalığı -kurtlar vadisi ile pazara çıkmıştı çok şükür.
Buda başka versiyonu işte.
Ulan memati ölse ne ölmese ne.
Mala davara ne faydası var ki.
Ay sonu kiranı,vergini mematimi ödeyecekti :)
Bunları yazarken maç izleyen kocasına eziyet etmek için "karnınımı doyuruyor futbol"diyen embesil kadınlar gibi hissettim kendimi :)
İnsanlar kendilerini rahatlatacak birşeylere sarıyor akşamları mecbur.Buda o biçim bir şey yani.
Bizim evde tv olmadığından ne mematinin hayatı ne de gelin ferhundenin işleri bizi geriyor :)
Karı koca kendi güççük dünyamızda yaşayıp gidiyoz.
Ablamdan aparttığım FM yerine elimizi ve de kıçımızı çeken radyo tek elektronik mekanizmamız :)
İşin komik tarafı geçen gün Kongar - Çandar ikilisini DİNLEDİK.
Ahmet Hakanın Tarafsız bölgesi radyodaydı.
Bu arada açık oturum yıldızlarını seslerinden tanımak çok komikti :)
Birde Haydi gel bizimle ol radyoda verilsin başka da bişeycik istemem allahımdan be ya :)
Bu pazar arkadaşa gidicez.hedaye bakmam lazım.
Öteki pazar vizeler var.
Bu gün okulları aradım nerdeler,nasıl gidilir gibisine.
Amcam çok komikti.
"çinili garakolunda in şindiki adı cocuh şube müdüllüğü.İndinmi garşıya geç.sola döndünmüydü 100 metre eleri yürü çıhar garşına :)
Eminim karşıma bir yaratık çıkacak :)))
Diğer okullar basit.Minibüs yolu üzerindelermiş.İyi bir evsahipliği yaparlar umarım :)
Şu sınavlar bir geçseydi.
yapacak çok şey var aklımda inş.

24 Mart 2008 Pazartesi

HAYATIMIZ

Neredeyse bir hafta olacak yazmadım birşey.
Neler değişti? Hiçbirşey.
Pislikler günyüzüne çıktı ve merakla beklemeye devam.
İnsanın bazen hafsalası almıyor.
Ne menem bir iktidar mücadelesi bu böyle ya!
Kriz çıksın,ortalık karışsın AKP insin.
Ya sen böyle ufak hesapların peşindeysen sana partiler kurban olsun.
Niye bu millete eza çektiriyorsun.
Milletin umurunda mı sanki ha Ahmet ha Mehmet.
Kimin olduğu o kadar da mühim değildi.Yeterki millet rahat etsin.
Yoksa kimsenin tayyip erdoğan'la kan bağı yok.
Kara kaşına kara gözüne hasta değil insanlar.
Biraz rahat yüzü görmek istiyorlar okadar.
Yarını korkmadan düşünmek,rahat rahat yatırım yapmak,istihdam yaratmak,kazanıp kenara üçbeş kuruş atabilmek,huzurlu uyumak istiyorlar sadece.
Bunu kimin ya da hangi partinin yaptığı mühim değildi.
Ki bu zaten geçmiş seçimlerde belli olmuştu.
Bu insanlar hep sağ partileri sırayla iktidar yapmıştır.
Partizan değil hiçbiri.CHP liler hariç.
Ha onlarında zaten neyi istedikleri ortada.
Bu millete bu reva görülüyor.Yazık !
Köşe yazısı okumak istemiyor canım artık.
Korku romanı gibi hepsi.
****
Dün yozgattan kuzenim geldi.Vefat eden amcamın karısıyla.
İstanbul kaçamağı.
Yengem rahim kanseri.2000 yılından beri çekiyor.2005 de amcam aniden vefat edince bünye de artık kendini bıraktı.
Dün anladım gerçekten hasta ziyaretinin neden hep salık verildiğini.
İnsan şöyle bir düşününce anlıyor,herşey yalan.
Oturup,yatamamak,ağrı kesicilerle durmak,zaten eski bedenin,güzelliğin seni terk etmiş.
Yenge nasıl torun sahibi olmak dedim.
herşey sağlıkda güzel,gözüm ne torun görüyor ne torba dedi.
Ki torun sahibi olmayı çok isterdi.
Akşam eve gelince düşündüm.
Ne için herşey?Tamam ölücez bunu hepimiz biliyoruz.O gün belli olmadığı için ölene kadar kendimizi dünyada oyalıyoruz.
Ama işte oyalarken ne kadar kendimizi,sağlığımızı,hastalığımızı düşünüyoruz acaba.
Günlük sıkıntılarla sabrımızı,vücudumuzu yiyip bitiriyoruz.
Hep düşünmek lazım şu dert ettiğim şeyi bir sene sonra ne kadar hatırlıycam acaba.
Hiç unutmam kendi ders notum gibi.
2 mayıs 1999 öss ye giricez...acaba 3 mayıs olacak mı derdim :)
İşin enteresan tarafı sorular çalındı sınav bir ay ertelendi.hani rüyanda görsen inanmazsın.
Ve işte ben o bir ay sonra hangi gün girdiğimi hatırlamıyorum.
Ozaman benim için hayatımdan daha önemli olan şeyin tarihi hatırlamıyorum bile :)
Her sıkıntıda bu gelir aklıma.Geçecek zehra hemde hatırlamayacaksın bile derim kendi kendime.
İş, o geçerken kendini hırpalamamak.
işte gözümüzün önünde hasta olan insanlar.
Sende öyle olabilirsin.Hiçbirşey belli değil.
Yarın belli değil.
Dün geçti.
Elde var bugün.

18 Mart 2008 Salı

İNSANOĞLU İŞTE :)))

YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açtı...
*
Bunu duyan Başbakan Erdoğan, hukuka büyük saygısı olduğu için, "Yargıya intikal eden konular üzerinde konuşmamız yanlış olur" dedi.
Meclis Başkanı Toptan da, devleti temsil eden, sorumlu bir siyasetçi olduğunu kanıtlayıp, "Türkiye bir hukuk devletidir, Anayasa Mahkemesi’nin en doğru kararı vereceğine inanıyorum, herkes hukuka güvensin, müsterih olsun" dedi.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise, her zamanki gibi mantıklı ve olgundu, "Adalet Bakanı olarak, yargıya intikal eden bir konu hakkında yorum yapmam uygun olmaz, ancak şunu söyleyebilirim ki, siyasilerin kendilerini, davranış biçimlerini çek etmelerinde fayda var" dedi.
Eski Adalet Bakanı ve şimdiki Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise, dayanamadı, vatandaşın duymak istediği en doğru cümleleri kullandı, "Hizmet için seçilenler, kavga çıkması, gerginlik olması için olaylara adeta çanak tutuyorlar, çok net iddia ediyorum, partinin kapatılmasını en çok siyasiler istiyor, yoksa bu kadar ahmakça politika güdülemezdi" dedi.
*
Ama ne zaman dediler bunları?
DTP için dava açıldığında!
*
Şimdi ne diyorlar?
"Garabet..."
"Yüz karası..."
"Halkı da kapatın bari!"
"Görülmemiş utanç..."
"Savcı yargılansın!"
"Savcı da ölümü tadacak!"
*
Zaten anlatmaya çalıştığımız bu...
Hukuk, bir gün herkese lazım!
YILMAZ ÖZDİL Hürriyet 18.03.2008
***
Okuyunca güldüm nedense :) hakikaten insan kendi başına gelince çok da objektif olamıyormuş :)
ama iyi yazmış yazar hakkını yememek lazım.

17 Mart 2008 Pazartesi

KAPATIN BAKALIM

Nur topu gibi bir gündem yine :)
Allah hayırlısını versin bakalım.
Cumartesi annemlere gittik.
Tv de sanayi bakanı Zafer Çağlayan en güzelini söyledi : beş işçinin primini ödememiş,vergi günü geldiğinde nasıl kazanıp ödeyeceğim diye düşünmemiş insanlar bunu yapanlar.
Evet Çetin Altan'ın dediği gibi hazineden geçinenlere her yer paris.Türkiye batsada çıksada beyim her ay maaşını tıkır tıkır aldığından onun için tek sorun rejim.
İşsizlik,yoksulluk,terör......
Can Dündar diyor ki ;hukukçu zaten bunları düşünmez o hukuk açısından bakar.
E yoksul insanların hukuku?Borsayı düşündü bunu düşünmedi mi yani?
Ama ya ötekiler.Hani göbeğini kaşıyan bidon kafalılar?
Onlar ne garibanlarmış ya!
Hiçbir elitist iktidar onları adam yurduna koymadı.Sen ne anlarsın,kime oy vereceğini bilmezsin,şarap içmezsin,kızını okutmazsın,dans etmezsin vs vs.
Kara kalabalıklar işte.Kapkara :)
Bu halkı kapatalım uzaydan halk getirelim diyenler :)
Apoletli bir kumandanımız diyor ki ;fransa demokratik ve laik bir ülke.Orda bir çöpcü ile bir profesörün oyu eşit.Amaaaa çöpcü orda kime oy vereceğini bilir !!!!!
yaaa lafa bak hizaya gel.
Allahın çobanı sen ne bilirsin kime oy vereceğini.
Al işte gittin verdin ampule oyunu.Ahanda şimdi çek cezanı.
Haberleri okurken tek hissettiğim şey üzüntü.Sadece üzülüyorum.
Elimizden gelen birşey yok bir kuru reyden başka.
Al işte onuda geçersiz sayacaklar.
Saysınlar bakalım.

15 Mart 2008 Cumartesi

BAHAR TEMİZLİĞİ

Hayatınıza yeni ve lüzumsuz insanlar dadanıyor.
Ortak geçmişiniz ve hiçbir şeyiniz olmayan insanlar.
Sizi tanımayan; tanımasına imkân ve ihtimal olmayan insanlar.
Bence bir insanın hayatına otuz yaşından sonra yeni insan girmesi, inanılmaz güç.
Bir kere yeni insana açık değilsin.
Hikâyen çok uzun.
Hangi parçasını ele versen, diğerlerinde gizlisin.
Benim hayatımın eksenini 7 yaşından 17 yaşına kadar tanıştığım kadın arkadaşlarım oluşturuyor.
Onlar benim ruhumun içini dışını bilir. Ben ne dediğimde ne kastediyorum, bilirler ezbere.
Ben onları bilirim: Avucumun içi gibi.
Bu ne mene bir konfordur insan hayatında.
Avucunun içi gibi bildiğin insanlarla konuşmak, onlarla olmak.
Yeni insanlarla bitmek bilmeyen engebeler, güven sınavları, yanlış anlamalar, anlaşamamalar; bir dolu iletişim sorunu...
Otuzundan sonra olmuyor, çekilmiyor.
Herkesin hayatında vakit hırsızları vardır. Bir bakarsınız telefon etmiş ve temiz bir yarım saatinizi göz göre göre araklamışlar. Konuşmanın özeti şudur: NE KESTİN KOÇ, NE YEDİN HİÇ.
Ama olan size olur.
Keyif almak nedir hayatta, unutur gidersiniz.
Tüm yaşam enerjiniz kubura boşalmakta gibidir; kanalizasyonlardan akıp gitmektedir.
Bir bahar temizliği için çanlar çalmakta.
Lüzumsuz insanları kapının önüne koymak için.
Onlarla geçirdiğiniz zaman zarfında, vakit kaybettiğinizi hissettiğiniz herkes fuzulidir. Hayatınızda 'fuzuli işgal' yapmaktadır.
Masayı doldurmakta; ama sizi aç bırakmaktdır.
Ruhunuzu didip enerjinizi yok etmektedir.
Sizi sıkanları, anlamayanları, alışamayanları, yeni olup da yoranları, okuyamayanları, yol yakınken kapının önüne koyun.
PERİHAN MAĞDEN / Radikal / 15.03.2008

14 Mart 2008 Cuma

HERKES KENDİ İŞİNİ YAPSA KEŞKE

Bu öneri kıvrıkoğlu paşanın ve mesut yılmazın 8 yıl sonraki günah çıkarma pardon itiraflarını okuyunca dilime dolandı.
Ah keşke herkes kendi işini yapsa.
Asker askerliğini yapsa.
Siyasetçi siyasetini yapsa.
İşçi işini,memur görevini yapsa.
Öğrenci öğrenciliğini, öğretmen eğitimini yapsa.
Ev hanımı evine baksa.
Ana-baba evladına,evine barkına baksa.
Karı-koca kendi işleriyle hemhal olsalar.
Vs. vs. vs işte
O zaman eminim bu ülke bir başka ülke olurdu.
Yok paşa özkökü engellemiş,yok o paşa mesut yılmazı rahat ettirmediği için özkökü yılmaz kollamış vs.
Sanarsın dallas.Jearı eksik bir yav.
Ne var yani herkes işini yapsa günü gelincede emekli olup istirahata çekilseler.
Bu kadar ali cengiz oynamakta ne var anlamadım.
Okurken sinirlendim resmen.Ne demek ya.Neden heryerde binbirtürlü ali cengiz oyunları oynanıyor ve sen sadece küçük,sivil vatandaş olarak olayı mal gibi izlemekle yetiniyorsun.
Ben,bana gösterilen hayata inanmıyorum,bu benim layık olduğum,bu insanların layık olduğu yaşam şekli değil.
Yukarıdaki üç beş entrika için benim ve bizim hayatımızdan çalındığını hissediyorum.
En kötüsü bir 8 yıl sonrada bu günkü alavere dalaverenin ipliği çıkacak pazara.
Ve kaybeden biz küçük insancıklar olacağız.
Kimbilir farklı bir atmosferde paramız,hayatımız,oyumuz,günümüz değer kazanacaktı ve biz bir adım daha önde olacaktık.
Kıvrıkoğlu paşanın eline ne geçti acaba bu oyunlarla bak şimdi merakımı celbetti.
Ya bu medyada olan olaylara hep paranoya bakmak lazım diye düşünürdüm ama sonra bu kadar paranoyaklıkta hastalık biz milletçe hastayız dedim.
Ama şimdi gerçekten her olaya her kıpırdanışa her kavgaya,laf dalaşına paranoyakça hata ve hatta şizofren paranoyak olarak bakmal lazımmış.
İşte sana kanıtı.Yani bu bize gösterilen olaylar,sunulan insanlar gerçek değil hepsi bir oyunun ufak parçaları.
E tabi bu oyunu organize eden kim?
Satranç tahtası kimin elinde?
Şimdi buna da masonlar derler ya ahanda şimdi düşüp bayılırım :(
Ne menem akıllı cücelermiş lan bunlar :)
Yıllardır geçiremediler dünyayı bi :)
Neyse.
Kozmozda nelerin olduğu çok önemli ama benim kendi küçük dünyam daha hareketli olmak zorunda.Az kaldı imtihanlara.
Bu arada iş ve sosyal güvenlik hukuku çalışıyorum ve 4857 sayılı iş kanununu anlatıyor ve bu kanunun işçi lehine olması beni çok tuhaf ama mutlu etti :)
Yani işçiyi düşünen bir yasa.
Birazcıkda olda umutlandım niyeyse.....

8 Mart 2008 Cumartesi

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ


Bu karikatürü kocası,patronu,abisi vb erkek yaratıklar tarafından psikolojik baskı yaşayan kadınlara gönderiyorum :)

7 Mart 2008 Cuma

APARTMANIMIN SAKİNLERİ

Ne zamandır yazıcam atlıyorum.
Komşularım.Daha doğrusu komşu olmamak için direndiğim insanlar.ve tabiki onların akrabaları,eşi,dostu,eniği cücüğü.
Ya biz kocayla insanlardan çok steril büyüdük ya da benim komşularım aşırı insancıllar :(
Evet mevzuu gürültü,patırtı,kavga,dövüş,vırıltı,zırıltı.
Malumunuz ben nisan 5 e kadar hergün bir ünite bitirmekte olan bir mağdure öğrenci olaraktan elimde cırtlak mavi ders kitaplarımla evde ders çalışmaya çalışıyorum.
Biz kocayla bir edi bir büdü olduğumuz için dedik oturma odasına tüneyelim mevsim boyunca.Salonu tercih etmiyoruz hani.
Aniden bastıran misafire güya derli toplu oda kapısı açmak niyetiylen :)
Hoş her ani telefondan sonra toplamak için ilk saldırdığımız oda kendileri oluyor gene nasıl iş anlamıyorum emmee :)
Neyse efenim gelelim komşularıma.
Ben bir gün koca tikkatimi dağıtmasın diye -yani ders çalışmaya niyetimin olmadığı bir gün- salona geçtiydim sakin sakin çalışayım diye.
Aman allahım yukarda recep ivedik film seti kurulmuş bize haber veren yok iyi mi :)
Zaten yukardakini zaman zaman uyarmıştım bak gürültü geliyor haaa diyerekten.
Önceleri kibar feyzo samimiyetiyle sırıtaraktan "ay biraz gürültü var kem küm"
Sonra iş tamamen çingenliğe döküldü.
Kadın akıllı.Yukardaki.Önceden önlemini aldı "bak benim kızlar çok gürültü yapar kusura bakma,arada vur duvara"
Hani bende kibar apartman sakini olcam ya "ay ne demek her evde olur"
Anacım ne bileyim ben yukarda ev değil ahır olduğunu.
Ne yani her gürültüde deli adamlar gibi duvarmı yumrukluycaz.
Maalesef öyle olacakmış
Kızlarıda sanarsın ufacık enik.Koskoca kızlar.Eşşek gibi :) kızınca insanın yüzünce öööyyyle bakıyorlar mal gibi.Hani ne dersen de ben bildiğimi okurum bakışı.
Bu yukardaki,yandaki farklımı yoo.
O teyzemde çok iyi sağolsun ama çok seveni var yaa.
Ben kimsenin sevmediği,saymadığı insancıklar istiyorum yanımda ve yukarıda.
Yandakilerin oturma odaları ile bizim yatakodası yan yana.
Burdan evsahibine ve onun mühendisine sevgiler gönderiyorum :)
Kızları dizi izliyor ben takip ediyorum yataktan güya evde tv yok.
Misafiri gelir çocuklu.Çocuğun bütün atraksiyonlarına verilen tepkiler bizim evin tribününden sanki.
Yok böyle bir şey.
Hani saat tiktakı gibi.Kafayı taktınmı uyku ziyan oluyor.
Yukardakiler karadenizli.Bu yörenin insanı sağolsun sadece onlar yaşar evrende.Diğerleri onları dinler.
Normal ses tonu yok bu cinste.Alayı bas bariton :)
"Ay benim misafirim çok gelir" bak sen bahaneye.Banane,misafievimi çalıştırıyorsun yukarda.
Hem gelen dağdanmı geliyor ya.Misafir evde niye bağırsın.Ya da bağırıyorsa o nasıl misafir ?
Birde gelen şayet misafirse gece 12 de niye gitsin.Kapıdan uğurlamakta yok.Camdan yarı kalan sohbet tamamlanıyor.
Artık yukarıya ya da yana misafir geldimi bizi bir hüzün kaplıyor kocayla :)
Geldiler gene diye :) ecinniler gibi.
En alttada kendilerini tertemiz bir beldede oturduğunu sanan sapık bir çift var.En altta oturuyor ve etraf ona ait.Çer çöp istemiyorlar.
Oldu gözlerim doldu.
Ben özenerek çiçek aldım annemden.Koydum camın önüne.Sardunya açtıkça alttaki yapraklar dökülüyor tek tek.
Tamamen takdiri ilahi yani :)
Adam aşağıdan diyor ki : bu yapraklar kendimi dökülüyor YOKSA ?
Lafa bak hizaya gel.Yoksa ne demek ya?
Yoksa evet ben çiçeklerimi yolup yolup aşağıya atıyorum :)
Sana gıcıklık olsun diye :)manyak herif ya.
Ama işte Allah büyük.Bir kaç gündür yoklar aşağısı halkalı çöplüğü gibi.
Valla hiç üzülmüyorum.Toplasın,yoksa ... :)
Birde her evsahibi geldiğinde yüksek sesle şikayet ediyorlar "ay burda hiç komşuluk yok"
Ben seninle aynı apartmanda yaşadığım için zaten üzgünüm ne komşuluğu :)
Bazen üzülürdüm artık sıcak insan ilşkisi yok diye.Şimdi üzülmüyorum çünkü nedenini buldum.
Herkes sizin gibi değil.Aynı oksijen herkeste farklı etki yapıyor kardeşim :)
Yazın mahallede şenleniyor tabii.Demin anlattığım manzara apartmana aitti.
Bu apartmanı çarpın 10 la :)
Neler çıkmıyor ki.
Zaten caminin imamı yeter.Veriyor sesi hoparlöre.Otur vicdan azabınla evde.Bak bak yaşıtların camide namaz kılıyor sen evde kıç büyüt diyesi gibi,hani :)
Ne mahalle baskısı canım :)
Karşı apartman yazlık havasında.Evde oturmuyorlar,maaile kapının önünde.çaydanlık,masa,sandalye diye 3 anahtar kelime veriyorum gerisini siz bulun ve bu sinemanın son seansı 01:00 :)
Evet benim eşsiz ve densiz mahallem ve apartmanımdan insan manzaraları.
Devamı mı ?
Maalesef var efenim.
Esen kalın...

6 Mart 2008 Perşembe

BU İŞTE BİR İŞ VAR ?

Okuduklarıma bazen inanamıyorum.
Muhalefet askerle laf dalaşına giriyor.
Hele ki Baykal :)!inanılır gibi değil.
Senki her başın sıkıştığında laf altından darbe isteyen,canını sıkanı askere şikayet eden,ne gariptir ki askerin oy verdiği daim muhalefet partisisin.
Keser döner sap döner hesabı,gün geldi Baykal ile asker kapıştı :)
Hala inanamıyorum:)
Askerde neden laf dalaşına giriyor anlamıyorum.Hani sus molla sansınlar icabında.Asker ota boka laf yetiştirmemeli.Hele ki işleri sadece konuşup ortamı germek olan muhalefete laf yetiştirmek hiç olmamalı.
Operasyonun bitmiş,planlıymış,tereyağından kıl çeker gibi halletmişsin daha ne?
Hoş tabi ABD yırtık dondan çıkar gibi son anda topa girmeseydi daha şık olurdu,şimdi insanların aklına "acaba Irak'tan çekilmede payı varmı" sorusu düşmezdi.
Hoş bende ilk anda bizimkiler fena tökezledi,batırdılar demiştim ama yinede gün hesaplaması yanlış.
Neyse hayırlısı olsun.Dünyaya vermek istediğimiz mesaj verilmişya gerisi detaydır.
Ki ben detay hastası olduğum için hala neden bu duruma düşmek zorunda kaldı hükümet ve asker onu merak ediyorum.
Dünyada dengeler değişirde türkiye'de değişmezmi:)
Baykal ne demeye askerle didişiyor şimdi bunu merak ediyorum.Bu iştede var bir iş.
Türkiye'de hiçbirşey ama hiçbirşey göründüğü gibi olmadığından bu horoz dövüşü ne anlama geliyor bekleyip görücez.
Aslında görüntü hoş.Herzaman dindar iktidar ile askermi kapışacak alsana laik cephe ile asker kapışması :)birde tabii milliyetçiler.Hani bir sen eksiktin gibisine.
İnanılır gibi değil sevgili seyirciler.
Tayyip paşa 'da diyor "derdiniz benimle TSK ne laf atmayın."
Sözüm ona koruyor askeri :)))
Başımıza taş yağmasa :)
Bunlar hayra alamet değil :)
Bu arada gün doktora gittim.Göz kuruluğu varmış.Damla verdi.
Arkadaşın yorumu bayağı bir ilginçti
"Az oku gazeteleri azzzz,hepsini okuma eksik kalsın,az gez internette"
Dedim bende : Oldu,fişleri tavana bakar yazarım bundan sonra :))


3 Mart 2008 Pazartesi

BAHAR GELDİ :)

İlkokulda hani duvarda mevsimleri gösteren bir levha vardı.
Her mevsim üçer üçer ayrılmış ve havaya uygun resimler.
Kış resminde kardanadam,yaz resminde plaj,baharda ağaçlar çiçek açıyor,sonbaharda sarı yapraklar dökülmüş.
O resime bakar bakar dalardım ve hala o resim gözümün önündedir.Çok seviyormuşum demek ki.
Bende bilinçaltı oluşmuş.Benim için bahar martta başlar.İsterse 5 mt kar yağsın mart baharın ilk ayı :)
Eylülde sonbahardır benim için isterse kavursun güneş :)
Yani demem o ki bahar geldi ya da kış bitti :)
E tabi benim bahar fantazimde belli oldu.1 marttan bu tarafa gazwomen oldum :)
Sebepsiz bir gaz sancısı oluyor bu havalarda.Bir türlüde gitmiyor haliyle.
Bahar bana gazıyla geliyor :)
Her ne kadar pelüşlü montumla gelip gitsemde güneşin şımarık şımarık yüzüme gülümsemesi accayip hoşuma gidiyor :)
Aslında keyfimi,moralimi havaya endekslemem.Havanın çokda önemli olmadığını düşünürüm.Çok kasvetli bir sonbahar gününde de çok mutlu olduğum dakikalar vardı ya da ne bileyim yazın o kavurucu sıcağında altüst olmuşluğumda.
Çok fazla havanın insanı etkilemesine izin vermemek lazım.Olumsuz manada tabii.
E tabi bu güneşli bir mart gününün insanı mutlu etmesine engel değil.Ya da benim tezim çürük.İnsan güneşi gördümü yavşıyor:)
Ne dert kalıyor ne sıkıntı :)
Ne çalışman gereken dersler aklına geliyor ne de dört kat olmuş vücudun :)
Vel hasılı kelaaaam ;
Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun :))