29 Ekim 2009 Perşembe

ŞİŞMANLIK,GRİP AŞISI

"Şişman kadınlar kendilerine güzelim demesinler" demiş ebru şallı :)
Hayatım boyunca 1.70 boy 70 kg civarı seyreden bir hanım olarak ne diyeyim.
haklı valla :))
Öyle kendimi güzel hissediyorum vs hikaye.
Tamam kafayı yemediğin sürece, kilo takıntılı olmak iyi değildir.
Lakin giydiğinin de bir yakışması var birde pörtlemesi var heryerinin :)
Ben hep diyorum.
38 bedenle zaten işim olmaz,olamaz ama 44 beden de olmamak lazım MÜMKÜNSE.
Olay bu kadar basit.
Aslında en önemi mesele MUTLU KADIN olmak.Ozaman erkek de beğenir,mutlu olduğun için pozitif enerji saçarsın ve arkadaşların da sever seni,kendini güzel hissedersin vs.
Ama giydiğine sığmazsan tabi canın sıkılır ve kendini mutsuz hissedersin.
Kendini mutsuz hisseden kadın kadar felaket bir şey yoktur.
Bu cinsin yanında hiç bir canlı barınamaz.
İtidal işte.
40 ile 42 bedenler dahil bu aralarda seyredip de hala nemrutsan o zaman keramet kiloda değildir.
En yakın terapiste gidilir.
***
Geçen ablam aradı.
"domuz gribi aşısının içinde,domuzun bilmem neresinden bir şey alınıp bize enjekte edilecekmiş"
Çıldırmamak elde değil.
Her yerimiz domuz olmuş,at eşek eti yiyoruz farkına varmadan,e dedim bir o eksikti o da olsun.
Dedim bu iktidara da güvenemezsem ben öleyim.
Hem sağlık da herşey mübahtır.Erkek kadın doğumcu bile :)
Zaruret içindeyiz.
bizim millet el yıkamak nedir bilmez,hapşırırken bırak ağzını eliyle kapatmayı şimdi kolumuzla kapatacakmışız onu da bilmez,yüzüne yüzüne höykürür.
Okumuş etmiş kesim bile elini yıkamıyor.elimizle yemiyormuşuz yemeği.
İçimden "höst ayı "demek geliyor.
O yüzden allah muhafaza bir virus yakınımıza gelirse korunmak mümkün değil.
o bakımdan aşı olmak tedbirdir,ve tedbir sünnettir.
***
Ben kapalı ve kalabalık alanlara girmiyorum.Minibüste mendille tutucam heryeri mecbur kalırsam.
Antibakteriyel jel kullancaz bakalım dışarıda.
****
Birde sanki insanlığa çok faydalı bir milletiz de anasını satayım.
Kırılalım milletçek ne diyeyim.
ölmüş adamın cüzdanını çalan,8o yaşındaki teyzeye tecavüz eden,kafa kesen milletimiz grip olsa ne yazar korunsa ne yazar.
Keşke bütün ipi kopuklar grip olup ölse :)

23 Ekim 2009 Cuma

ROTAMIZ: CİHANGİR I

Cihangir gezimize Meclis i Mebusan caddesinden (Fındıklı yokuşu) başladık.
Solumuzda zor farkedilen bir türbe.
Camekanlı,sıradan,sanki bir esnafa ait dükkan havasında bir türbe.
Kore savaşında kerameti görülen bir zat.
Fatiha hediye edip sola Cihangir e saptık.
Gizli hazine : Cihangir camii.
Kocanın bu konuda bilgisine hayranım.Evlerin arasından yürüyüruz ama nereye çıkacak acaba yolumuz derken,bu şirin osmanlı camiine çıktığımda,her ecdad camiinde hissettiğim şey oldu.
Hüzün,sevinç,gurur,şefkat karışık bir duyguyla ziyaretine başladık.
Camiilerimizin bu özelliğine hayranım.
Hayat ve ölüm yanyana.
Tam bir islam terbiyesi.
Camii hazireleri beni hep etkiler.
Yambur yumbur mezar taşları.
Şimdi yağma edilen deniz manzaraları mevtalara hediye.
Ne kadar gözü doymuşluk.
Caminin etrafı gayet temiz,düzenli.
Kapısı biraz bakımsız ama o bile eskiye ait,saklı bir değer olduğunu söylüyor ve o görüntü bile bana hoş geldi.
İçine geçmeden önce hayranlıktan ne yapacağımı şaşırdığım manzarası.
Üsküdarda en sevdiğim Ayazma camii ile karşılıklı hasbihal ediyorlar sanki.
Ve o şirin banka oturup kocayla herhalde evlilik hayatım boyunca hatırlayacağım güzel karelerden birini yaşıyorduk.
karşımızda Hep oturmak istediğimiz üsküdar ve arkamızda ecdad yadigarı camiimiz,istanbul ve en sevdiğim rengi ile deniz.
Dedimya bu kareyi ben unutmam :)
camii bahçesinin gördüğü yerler.Harem kadıköy
Bir diğer baktığı mekan sarayburnu.
E tabii saklı köşe olurda öylece dururmu?
Hemen villayı kondurmuş adamın biri.Manzara daha güzelmiş yoksa.
Üsküdar sahil ve arkalarda çamlıca.
Benim yaşadığım yerlere bakan bu manzaralar.
Sanki yaşadığım zamana bu camii şahitmiş gibi :)

Ve istanbula ait en güzel ama en alışılmış kare.
kız kulesine bakan bir camii.

Camiinin içi bana ayasofyayı anımsattı.
Hatlar bile neredeyse aynı.
4 halifenin ismi,peygamberimiz ve allahu tealanın ismi celili.
Aydınlık bir camii.
Müslüman olduğum için sanırım,camiiler bana inanılmaz huzur veriyor.
Denizin parlak ışığı,manzarası,cemaatsizlikten tertemiz kalmış bir camii :(
Çıkışında bile arkada hep görmek istediğimiz manzara.
Sokaklar birden denize açılıyor.
ne güzel semt.
camii cemaati 2 kişi.Müezzin ve bir hacı amca.
Cihangir sakini sanatçı ve diplomat olduğu için,camii ne kadar hoş olsada gelen giden yok maalesef.
***
İstanbul da sevdiğim camiiler listesinde ön sıralara kuruldu cihangir camii.
Kanuninin Hürrem sultandan olan 22 yaşında vefat eden oğlu Cihangir adına Yaptırılan camii.
Cihangir adı bana çok sevimli geldi.
Oğlum olursa aklımda olsun :)

KAHVALTI& BEBİŞ GÖRME

Bu mükellef sofra arkadaşımıza ait.
kocalarla birlikte hem kahvaltı hem yeni doğan kızını görmeye gittik.
Kadınlar açısından zevkliydi.
o kadar ki herkes birbirinin lafını kesiyordu :)
Anlatacak ne çok şeyimiz oluyor kadınlar olarak.
Biraz kahvaltı uzun sürdü:)
Akşam yedi gibi evdeydik.
Güzel bir gündü vesselam.

9 Ekim 2009 Cuma

MODERN MAHYALAR

Siz caminizin tepesine “Ordumuza şükran borçluyuz” mahyası astıranlara sormayacak mısınız? Cuma’ya gidiyor diye subayları atan orduya mı şükran borçlusunuz?
Kutlu Doğum Haftası fazla şatafatlı kutlandı diye geceyarısı e-muhtıra veren orduya mı şükran borçlusunuz?
Cuma’ya giden memurları fişleyen, oruç tutan Genelkurmay Başkanı’nı evinden sefertası taşımak zorunda bırakan orduya mı şükran borçlusunuz?
Hakkâri Çukurca’da altı askeri şehit eden asker mayınları ile ilgili hâlâ açıklama yapmayan orduya mı şükran borçlusunuz?
Yoksa üç karakolun arasında küçük Ceylan’ı havan topuyla vurup, sonra da “kim yaptı bilmiyoruz” diye açıklama yapmakla yetinen orduya mı şükran borçlusunuz?
Belki de şükranlarınızı bildirmek için başörtülü eşinizle karargâha gittiğinizde sizi içeri bile almayacak orduya şükran borçlusunuzdur?
Yıldıray Oğur /Taraf
*
İşte budur askere yaranmaya çalışan işgüzar memura verilecek laflar.
Tamamına katılıyorm.
Şükran falan borçlu değilim.Herkes işini yapıyor.
****
Yazacak çok yazı ekleyecek çok resim var.
Ama vaktim ve iştahım yok.
Geçen çarşamba kubbealtı vakfına gittik.Çarşamba sohbetleri başlamış.İlk konuk mustafa armağan/Abdülhamitin dünyası.
Çok güzel bir hatıra var onu yazıcam inş.

2 Ekim 2009 Cuma

KEÇECİZADE FUAT PAŞA

Sultanahmet Kadırga da keçecizadenin türbesi,camii ve imamın kaldığı ev.
camii ve türbeden daha çok bakmış imam evine.
O yüzden ilk resim onun:)
Camiinin minberinde bu işaret bana çok enteresan geldi.
Sanki lion yıldızı tövbe tövbe :)

Gelelim türbeye.
Ben hayatımda bu kadar şık işlenmiş bir türbe görmedim.
Oymalar harikaydı.Biraz kararmışlar ama olsun.Paşa koskoca sadrazam.Döktürmüşler türbesine valla.

İçini tam alamadık ama bana göre gayet düzensizdi.O camiiye,bahçeye,türbeye yakışan başka türlü olmalıydı.
İmama teessüflerimizi bildiriyoruz.Osmanlı sadrazamı (İstanbul 1815 - Nice 1869). Şair Keçecizâde İzzet Molla'nın oğlu. Tıbbiye'yi bitirdi (1835) Sultan Abdülaziz devrinin ünlü simalarının başında hiç şüphesiz ki Keçecizade Fuat Paşa geliyordu. İki kez sadrazamlık ve beş kez de Hariciye nazırlığı görevine getirilen bu devlet adamı nükteleriyle ünlüydü.
***
Padişah Sultan Aziz'in Paris gezisi sırasında Fransa İmparatoru 3. Napolyon, Dışişleri Bakanı Fuat Paşa'ya isteklerini sıralar...Süveyş Kanalı açılmalı, Girit, Osmanlılardan alınıp Yunanistan'a verilmeli, Kudüs'teki kutsal yerlerin Katoliklere ait olanların yönetimi Fransızlarda olmalı...Osmanlı devletinin bunlara kolay kolay razı olmayacağını bilen İmparator, aba altından sopa gösterir:"Bu sorunlar sizin için bir dert... Yorgun omuzlarınızdan bunları atınız... Devletinizin ne kadar zayıfladığı bütün dünyada biliniyor."
Fuat Paşa, gülerek karşılık verir:"Haşmetmeab, siz, bendenize, başka bir devlet gösterebilir misiniz ki, üç yüz senedir, dışarıdan sizlerin, içeriden bizlerin, devamlı tahribine direnebilmiş! Evet, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden, bu devleti yıkamadık!"