29 Eylül 2012 Cumartesi

ÖLÜM DEDİĞİN NEDİR Kİ GÜLÜM

Çarşamba günü annem hafif bir kalp spazmı geçirdi diyelim.
kahvaltıya gittiğim herhangi bir gün.
çay sofrası ortada kaldı.
ne ambulans elemanı görmüşlüğümüz var ne konuşmuşluğumuz.
hayat ne garip.
anladığım şey sadece "ölüm ne kadar yakınımızda"
ve kadar uzağa atmışız.
etrafımdaki insanların kıymetini biliyormuyum acaba.
kaybedince yazarım buraya.
ölüm çok yakın çok.
monoton bir güne uyandığını zannediyorsun ama o günde kimbilir neler yaşayacaksın.
birde şunu farkettim yaşlı ebeveynin varsa herşeye hazırlıklı olmak lazım.
romantizmi bırakıp soğukkanlılıkla düşünebilmek.
ahh allahım ahh.
ne yalan dünya.

İNSANOĞLU BAŞA BELA

Olaylı bir ay geçirdik.
Bu süreç bana o kadar önemli şeyler kazandırdı ki.
yığınla kitap okusam anlayamaz,uygulayamazdım.
Bir önceki yazımla da alakalı.
Tartışma,kavga,laf atışması -herne boyuttaysa işte- kesnlikle ağzını bozmamak,nezaketi elden bırakmamak.
nazik olmak zorunda değilsin,küfür etme de.
ben ailemde ağzı bozuk bir deli olarak,bu süreçte ben bile şaştım tavrıma.
gayet olumlu,yapıcı,ağzından bok kelimesi bile çıkmadan hemde.
O kadar da sataşmaya rağmen.
neden mi?
el ile terbiye gördüm de ondan.
annem derdi "el görmeyenle ölüm görmeyen gördüm demesin"
ne kadar doğruymuş.
bir aile kolay yapılmıyor kolay da yıkılmıyormuş tecrübelerime göre.
ve kesinlikle bekarlar hemen karı boşuyor.
neyse konumuza gelince;
gurur şeytandandır hadisiyle girizgah yapayım.
ben bu lafı nasıl yerim diye gururlanma tartışmada çok yanlış düşünceler.
çünkü sinirliyken edilen laflarla kimse yargılanmamalı.
karşı taraf ne kadar seni belaltı vursada ağzını bozmadan,masadan da kalkmadan bir sonuca varılmalı.
ve en ama en önemlisi "geri sana koz olarak kullanacakları" terbiyesiz kelimeler kullanılmamalı.
peygamberimiz "dostuna da düşmanına da bir kapı bırak" mealinde bir sözü var.
gözünü sevdiğim din.ne kadar sosyal hayata merhem.
tamam artık bitti deyip giderken bile sıçıp sıvama,geri gidilebilirde gidilmeyebilirde.
işte bunu gözönünde tutarak hep yapıcı,terbiyeli,samimi konuştum.
ve şimdi balını yiyorum.
o insanlarla yüzyüze bakıyorum gene ve benim içim çok rahat.
utanacak ne bir laf ettim,yerimi daraltacak ne bir hareket.
arkamdan da iyi konuşulmuş.
işte bu zehra dedim.
geçen ki tartışmada sırf çok bağırdığım için haklıyken bal gibi haksız duruma düşmüştüm.
ama akıllandım.
sinirliyken kimseyle konuşmuyorum,bir gün geçmesini bekliyorum.
ve gayet esprili yada doğal, kötü laf etmeden diyalogu sürdürmeye çalışıyorum.
hani dayak atmaz ama yemişten beter olursun ya,geriye döndüğünde elle tutulur ne küfür var ne hakaret.işte böyle yılanlarla mücadelede bu yöntem çok efdal.
o kadarını beceremiyorsan seni sinirlendirip küfür ettirmeye çalışıyorlarsa,o blöfü görüp yemiycen.
ağzını bozmuycan,gözlerini pörtletmiycen,ses tonunu hele kesinlikle yükseltmiycen.
sakin sakin konuşcan.bir alttan bir üstten.bir ayet iki hadis,evlat ana baba hakkı vs.
**
insan içine çıkalı konuştuğum ,bloga yazdığım meseleler bile değişti.
siyaset çok zor ama bir okadar da hayatı kolaylaştıran güzelleştiren bir kavram.
insna ilişkilerinde siyaseti elden bırakmayacaksın.
onunla işim olmaz deme,merhaba merhaba.
iyiliğini de görmesin kötülüğünü de.
yiyecek çok ekmeğim var vesselam.
ne bileyim bu insanoğlu ne başa bela yaf.