28 Nisan 2008 Pazartesi

NE OLUYORUZ?

Cumartesi işten ayrılırken en son gazetelere baktım ve şok oldum.
Hüseyin Üzmez tecavüzle suçlanıyordu.
İnanamadım.
Hala daha şoktayım.
Kitabını okumuştum ve beğenmiştim.
Eğer doğruysa-ki inşallah değildir-çok ama çok üzülürüm.
Kendi adına değil din adına konuşan bu insanların açtığı kaosa üzülürüm.
Zaten doğan medya grubunun gazeteleri mal bulmuş mağribi gibi atlamışlar habere.
Yorumlar zaten binbeter.
Hani ekmeklerine bal sürmek nevinden.
Birde topkapı sarayı hafızının haberi.O da tecavüzcü çıkmış.
Aman Allahım dedim ilk okuduğumda.
NE OLUYOR BU İNSANLARA ?
Bir kadın olarak tecavüz haberlerinden gerçekten çok ürküyorum.
En vahşi evresi bence erkekliğin.
Hele ki pedofili.Vahşet.İnsanlık dışı.
Biri demişti artık eve gelen hırsızın malı çalmasından ziyade evdeki kadına da tecavüz etmesinden korkar olduk diye.
Neden böyle oldu bir anda?
Tamam her zaman ve her yerde böyle adi vakalar olurdu ama bu kadar sık olduğunu ben hatırlamıyorum.
Bundan böyle cevşen okumadan evden çıkmak yok !
Zaten eve yürürken akşamları mutlaka 2 tane deli geçer yanımdan.
İnsanlarımız ufaktan psikiyatrik hastalık sahibi oluyorlar.
Otobüste,vapurda mutlaka kendi kendine konuşan bir iki tip gözüme çarpar.
Perperişan olmuş ruh hali insanlarımızın.
Sağlıklı bir beden ve akıl sahibi olma duasını gözardı etmeyelim.
***
Geçen hafta bilgisayarımıza kavuştuk :)
ACER 5315 bir dizüstü.
Pratik ve kullanışlı.Gold dan aldık ve gayet uygundu,kaçırmak istemedik.
Artık akşamlarımız film izlemekle geçiyor kocayla.
Ve inanılmaz mutlu oluyorum.
O kadar izlenecek film var ki.
Şimdiye kadar 19 tane film izlemişiz kocayla.Sinemada ve evde izlediklerimiz toplam.
Bu akşamda bizi bekliyor cd lerimiz.
Bu akşam adem in trenleri ile brokeback dağı var vizyonumuzda :)
Film dünyasına daldık vesselam :)
Sırada fotoğraf makinem var.
Onu da aldık mı blogum sırf yazı olmaktan kurtulacak :)
Camımın önündeki çiçeklerim açtılar ve hatta kudurdular onların resmi var.
Cumartesi günü 2 misafir grubu ağırladım onların resimleri.
Zaten evde bilgisayar olunca blog üzerinede çalışmalarım olacak.
Dur bakalım herşey yavaştan rayına oturuyor :)

22 Nisan 2008 Salı

DÜŞÜNDÜRÜCÜ...

İSHAK ALATON'UN EYÜP CAN'A MEKTUBU ;

Sevgili Kardeşim Eyüp,
Geçenlerde, Tophane'deki Modern Müze'yi gezdim.
Yoruldum.
Pencere kenarından rıhtıma baktım ve düşündüm. Gümrük antrepoları ve döküntü binaların sıralandığı rıhtım boyu, içler acısı bir durumda...
Deniz kenarı, şehre ve insanlara küsmüş...
Şehrin merkezi ama, bürokrasi işgalinde... İnsanları dışlamış...
Beş altı yıl oluyor, Sammy Ofer isimli bir adam, bizim Mehmet Kutman ile bir olup,buraya milyar dolarlık bir yatırım yapacaktı...
Rıhtım canlanacak, yabancı bandıralı gemiler binlerce turist getirecek, Kapalıçarşı pazar günleri bile açık tutulup, ekonomiye katkı sağlayacaktı.
Olmadı.
Medya ile bürokrasi el ele verdiler, bu projeyi önlediler.
Neden?
Ofer Yahudi! Olmaz!
Yahudi'ye mi yedireceğiz burayı?
Aradan yıllar geçti. Mezbelelik, perişanlık aynen devam eder. Kaderimiz herhalde...
Bugün, Referans'ta Osman Öndeş'in yazısını okudum.
Londra'daki müzeye Ofer'in verdigi 45 Milyon Dolarlık bağışı da okudum.
Aklıma Gülbenkyan geldi. Petrol zengini....
Hani kırklı yıllarda Istanbul'da bir müze yapmaya kalkışmıştı. Türkiye'de doğmuş da, hala memleketini severmiş... 1915'lere rağmen sevgisi azalmamışmış..
Akılsız adam!
Ankara'daki ''vatanseverler'' adamı sopa ile kovaladılar...
Ermeni ya... Olmaz... Doğuştan mundar...
O da gitti Lizbon'da müzeyi inşa ettirdi.
Türkiye kaybetti, Portekiz muhteşem bir eser kazandı.
Geçenlerde, basında, arka sayfalarda tek sütun ufacık bir haber vardı.
Anayasa Mahkemesi, yabancılara gayrimenkul satışını durdurmuş, yasaklamış...
Yaşasın! Memleket işgalden kurtuldu...
Fakirliğe ve akılsızlığa devam...
Bu paranoya, bu yabancı düşmanlığı, bu gayrimüslim düşmanlığı, bu antisemitizm burada devam ettikçe, bizler bu vasatlığa mahkum insanlar olarak, hayatın kıyısında bir yerlerde kalakalırız.
Arada bir, bu topluma ayna tutup, bu önyargıların bedelini hatırlatmanızda yarar var derim.
Sevgilerimle, Ishak Alaton


****
Bazen bende bu konularda çok tıkanıyorum.Paranoya ile fazla iyimserlik arası bir yerde durmak lazım.
Korkmamak ama hep teyakkuzda olmak.
Yazdığı mektup güzel.Yahudiye vermeyip sanki biz mi ihya ettik?
Hayır...
Biz öyle iyi şeyler bilmeyiz.

14 Nisan 2008 Pazartesi

YENİ NESİL DOKTORLAR

Yine doktordaydım.
Devlet hastanesi yakın olduğu için bir yerim ağrıdığında koşuyorum hemen.
Basit ağrı ve kaşıntılar için.
Göz batması için gitmiştim geçmezse tekrar gel demişti bir bayan doktor.
Bugün gittiğimde 2 tane erkek kanka oldukları belli göz doktoru.
Aman ne neşeliler ne neşeliler.
Hoşgeldiniz dedi zaten ben koptum.
Espri bile yaptılar ya :)
Ben artık dedim maşallah devlet hastanesinde sizin gibi güzel doktor pek olmaz.geldiğim gibi kaçardım.şimdi anlaşılıyor sıra niye yavaş gidiyor.giren çıkmak istemiyor demek ki deyince gülüştüler.
Mutlaka girmeden göz ölçümü yapılıyor.hazır reçetem vardı gözlerim ilerlemiş mi bakar mısınız dedim.
Oooo bir paraya üç köfte olmaz diye espri yaptı :)
Gözüme envai çeşit şey tutunca gözlerim yaşardı diyorki ne o duygulandınz mı :)
Ben tabi boyuna kahkaha atıyorum şaşkınlıktan.
En son ismime baktı zehra doğan erarslan.
Koca nın ismi haa kahrolsun feminizm dediya ben bittim :)
Mutlu ayrıldığım tek devlet hastanesi randevumdu netekim
Maşallah gerçekten.
Umutluyum yeni nesilden :)

12 Nisan 2008 Cumartesi

YİNE BİR HAFTA SONU

Dün kötü bir haber aldım.Kardeşimin kankasının annesi vefat etmiş.
Üzüldüm.Tanıyordum.
Yaşlı değildi.Arkadaki çocukları ilk aklına geliyor insanın.
Zaten giden değil arkada kalanlar düşündürüyor.
Bugün cenaze defnediliyor.
Arapça hocamız derdi "defin" arapçada uğurlamak anlamında ,türkçede ise "ölüyü gömme"vardır diye.
Vefat eden insanları Yaradan a uğurluyoruz yani.
Konuştum geride kalanla.Çok metanetli maşallah.
"ablacım allah razı olsun ne güzel metanetlisin" dediğimde "Allah a şükür abla Allah'a şükür"dedi ve benim içim gayet rahatladı.
Şimdi önemli olan bundan sonra bizim o çocuklar için neler yapacağımız.
Allah kolaylık versin.
***
Bu gün arkadaşlarımın yanına gidicem.
Liseden.Her ay mutad buluşmalar.Daha yeni katılabiliyorum.
Oradan da anneme.
***
Dün kurabiye yaptım.
Makinem olmadığı için resimleyemiyorum.
O yüzden blogum çok kuru:(
Neyse.
Her şey bir bir yoluna girecek.
Gönlümüze göre bir haftasonu,bir ömür geçirmek nasip olur inşaallah.

8 Nisan 2008 Salı

İNTİKAM YEMİNİ


Başlık yanıltmasın.

Mersin Tarsus taki kan davası görüntülerine baktım.12 yaşındaki çocuk babasının naaşına sarılıp haykırıyor : onlar bizden 5 can aldı biz onların kökünü kazıyacağız.

Artı bu çocuk 12 yaşında ve hiç okula gönderilmemiş.

Ayakkabı boyacılığı yapıyor.

Kızmak mı lazım üzülmek mi anlamıyor insan.

Bu kan davası ve güney doğulu vatandaşlarımızın gerçekten acil planlar,projelerle ele alınması gerekiyor.

bu çocuk ben eminim büyüyünce öldürecek daha doğrusu onların dilinde intikam alacak.

Bu arada ölenlerin birisinin 12 çocuğu var.Kadın dul kaldı 12 yetimle.

Burdun buradan yakın.Kime neye yaradı şimdi.

Kim karlı çıktı.

Çocukları yapmışsın 12 tane ülkeye yatırım için diyeceğim ama okula göndermemişsin.

Çok acil rehabilite edilmesi lazım o yörelerin.




7 Nisan 2008 Pazartesi

İLK ETAP BİTTİ

Sınavlarda ilk etap bitti.
Sanki tatil olmuş havasındayım.
Finali bütü yokmuş gibi.
Ama cmt ve pazar günleri çok yaman geçti.
İlk sınav Bağlarbaşı ndaydı.İlköğretim.İki büklüm 2 saat 20 dakika yamuldum kaldım.Sıraları tahmin etmek hiç zor değil.Bacaklarım resmen sığmadı.Yan oturdum ve büküldüm.
e tabi öğlenki sınava sırtımda ve belimde derman kalmadı.Yastıksız yattım o gece.Genede dinlenmedi.
Sınavım nasıl geçti sorusuna cevabım gayet netti.Bilmiyorum.
Alttan dersimin soruları gayet tanıdıktı :)Ama enteresandır cevaplar o kadar aşina değildi :(
Optik okuyucunun insafına kaldım.Attıklarım tutsa bari.
Bazı dandik dersler ve iş kolları çıktı.Pazarlama yönetimi.yönetim bilgi sistemi.Ne anlatıyor bu dersler hiç anlamıyorum.Paragraf sorusu bile değil.Keşke olsa onlarda iyiydim.
Korkum bu dandik sözel derslerden kalmak.Sayısal derslerden korkmuyorum.Nihayetinde çalışınca kafa basıyorsa tamam.Ama bu dandikler öyle değil.
Mesela isminden örnek vereyim.
Yönetim bilgi sistemi asıl adı.Bilgi yönetimi sistemi.sistem bilgi yönetimi diye çevir babam çevir.
Saçma sapan işler.
Neyse hayırlısı.
*****
Bir gün açıköğretimli olmanın handikaplarını anlatıcam.
****
Ahdetmiştim vizeler bitince kitap okuycam hemen bir tane diye.
Kitabım türk edebiyatında yazılmış ilk polisiye roman.
Ahmet Mithat Efendi nin.Esrar- ı cinayat :)
Osmanlıca az buçuk var.Gerek ihl li olmam gerekse risale okumalarımdan kalan.
İlk aldığımda koca başladı ama 15 sayfaya kadar gelebildi.
Hem polisiye hemde alttaki kelime manalarını takip etmek birazcık zor tabi :)
Ama kitap enfes:)
Dün koca yattıktan sonra bırakamadım.Ama devam edemedim yatmak zorunda kaldım.
Bir pasaj aldım aşağıya :)

""Büyükdere merkezinden mülazım Mehmet Ağa yanında köy imamı ve iki muhtar ve üç zaptiye olduğu halde bizden evvel mahal-i cinayete vararak naaşların asıl yerlerini ve vaziyetlerini değiştirmek gibi harekatta bulunmuştur ki,müstantikin (dedektif-sorgu hakimi) vürudundan evvel bu misillü hareketlerin bilahare tetkikat ve tahkikatı düçar-ı müşkilat edeceği malum-ı ali-i mutasarrifileridir.bir mahal-i cinayet ne halde ise müstantik vürut edinceye kadar o halin asla tebdil edilmemesini çend defadır arzeylediğim halde henüz bir semeresi görülememesi şayan-ı teessüftür.""

Yaniii olay inceleme kriminal yani gelinceye kadar cesetlerin yerini değiştirmeyin dedim kaç defadır ama hala sonuç vermedi gene köy imamı ve birkaç memur gidip cesetleri alıp götürmüşler :))
Polisiye tarafı da çok güzel.
Tavsiye ederim.
Ben romanıma devam edeyim.
Nerde kaldıydım hımmm "....yirmi yaşımı az tecavüz eylemiştim ki pederim vefat eyledi......

2 Nisan 2008 Çarşamba

MUHALEFET MİYİM ACABA

Dün arkadaşım telefonda diyor ki
"zehra blogunu okuma fırsatım oldu.kızım senin sonun iyi değil.karakollardan toplamayalım seni bak bigün.zaten havalar kötü"
bu serzenişi başka bir arkadaşım daha yapmıştı.
Bende diyorum "bana kadaaaaaar dışarısı akşam olur":)
Hatta IP numarandan yakalarlar diye.halbuki benim blog adım zaten pek bir gizli maşallah.
Tas gibi ortadayım.
Hoş insanların hala akıllarına "kötü" birşeylerin gelmesi çok enteresan bir durum.
Yani hala darbe vb şeylerin olacağını,olabileceğini tasavvur edebilmek.
Aslında kötü bir şey.
Neyse.
****
Sınava kaldı 2 gün ve ben tekrar yapamadım hala.
Bugün işler yoğundu ikiye kadar.
Ben anlamadım bu piyasayı.
***
Dün sütlac yaptım.Geçen sefer yaptığım çok koyuydu.
Bu seferki aşırı cıvık oldu.Tek tesellim akşama kadar yoğunlaşması.
Çok hafif bir tatlı.
Ve iddia ediyorum annem kadar tadını ayarlayan bir kadın yok.
Tarif alayım dedim ilk yapışımda.
Evet annemin sütlacı :
Bir koşam princi yıka suyla kaynat.prinçler yumuşayınca sütünü ekle.bir cimcik kaynat şekerini ayarla nasıl istiyorsan.
Ne kadar açık ve seçik bir tarif di mi :)
Anne ne kadar prinç,suyu ne kadar diye sorma gereği duymamıştım açıkcası:)
Anlamaya çalışmayınca böyle saçma sapan şeyler yapıyorum.
Ya da ben boşuna mutfakla uğraşıyorum.Elimin ayarı yok dilim gibi.
Lezzet dünyası bana göre değil sanırım.Zaten tehlikeli de bir dünya.
Tayyip amcamın dediği gibi "herkes kendi işini yapsın" :)
İyi de hacı benim işim ne ki?