15 Nisan 2009 Çarşamba

YUH !!

Uzağa gitmeden Cihan Haber Ajansı'nın yöneticisi sıfatı ile kendi yaşadığım bir tutarsızlığı paylaşayım.
Malum, geçen ay Türkiye Rahmetli Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının kazasına kilitlenmişti.
Muhabir ve kameraman arkadaşlarımız da ağır şartlarda bölgede çalışıyordu.
Rahmetli meslektaşımız İsmail Güneş'in naşının bulunduğu haber üzerine, arkadaşımız Lütfi Aykurt, gazeteci refleksiyle 4,5 saat yürüyerek bölgeye ulaştı.
15.30'da işi bittiğinde 2500 metre yüksekte hava iyice soğumuş; orada sadece birkaç köylü ile Lütfi kalmıştı.
Sağolsunlar, Jandarma Arama Kurtarma ekipleri "Seni burada bırakamayız. Hava soğuyor ve buradan inmen zor, helikopterle götürelim" diyor.
Lütfi, helikoptere binmeye hazırlanırken, bir komutan hangi kanaldan olduğunu soruyor ve ajansın adını öğrenince, 'sivil olduğu için helikoptere alamayacaklarını' söylüyor.
Lütfi, helikoptere alınan DHA muhabirinin de sivil olduğunu nazikçe hatırlatınca, komutan tersleyip "Nasıl geldiysen öyle inersin" diyerek arkadaşı dağ başında bırakıyor.
Evet,
çektiği kurtarma çalışmaları gün boyu ekranlarda dönen bir gazeteciye yapılan bu.
Salonları anladık, hayati tehlikenin olduğu bir yerde de malum akreditasyon uygulanıyor.
Olay bize intikal ettiğinde, sansasyon oluşturmak çok kolaydı.
Ama "Kişisel bir hatadır, Mehmetçik bunu yapmaz" dedik.
Lütfi, kendisiyle gurur duyduğumuz bir personelimizdi.
Ama daha önce bir vatandaş ve bir insandı.
Genelkurmay Başkanımız evrensel demokrasi standartlarından söz açmışken, bunu samimi kabul edip sormak istedim: Paşam, dağda kalsam beni kurtarır mısınız?
ABDÜLHAMİT BİLİCİ / ZAMAN

Hiç yorum yok: