23 Mayıs 2009 Cumartesi

KOYDUĞUN MAYINI TEMİZLEYECEKSİN

Gene işler açıklanamayacak kadar karıştı.
50 yıl önce 350mt derinliğe gömülen mayınların 2014 e kadar ottawa anlaşmasına göre temizlenmesi gerekiyormuş.
bizimkilerin böyle bir techizatı da uzman kadrosu da yokmuş.
Dünyada zaten çok az şirket varmış bunu yapan.
Hepsi de israilliymiş.
Orda da bunlar çıkıyor altından.
ee ne yapacağız şimdi?
Mayınlı arazı çok büyük.
En kötüsü süriye sınırında.Ve tabii ki güneydoğu da.
Şimdi oralar temkinli olunması gereken bölgeler.
Birde çok para isteniyormuş.
E malum kriz.Para yokmuş.
iyisimi temizleyene 44 yıllığına kiraya verelimmiş.
Oh ne güzel istanbul !
Birkere bunu yapanlar israil oldumu 2 kere düşünmek gerek bu biir.
Sınır hem suriyeye hemde güneydoğuda olduğu için israilin bu işe sokulması çok tehlikeli bu ikiii.
40 yıl boyunca adamlar sırf tarla işleriyle uğraşacağını hiç kimse zannetmesin bu üüüç.
Nerden buluyorsan bulacaksın parayı,mayınları temizletip postalayacaksın bu da dööört.
Bu işe akp lilerin ön ayak olması beni çok kızdırıyor aha bu da beeeş.
Peşkeş çekiliyor iddialarına yağ sürmeye ne gerek var.
İsraile bu kadar sempati de yeter artık.Herşeye para var bu işe mi yok.
Askeriye bu kadar bütçeden para alıyor,bir şey lazım olunca o bizde yok.
Efendim?
Kabul et bedelli askerliği gelsin paralar temizle mayınları.
Paralı askerlik güvenlik zaafiyeti oluştururmuş.
Ya 45 yıllığına israillilerin en netameli topraklarında fink atması güvenlik zaafiyeti oluşturmuyor da bu mu oluşturuyor.
Ey akıl ey izan neredesin.
Bir kere ben türk vatandaşı olarak buna izin vermiyorum.
Benim oy attığım parti buna ön ayak olursa bir daha nah oy veririm.
Emniyet mahallesinde de bekler tayyibe iki çift lafımı ederim.
Olmaz ya böyle.
basiretlerimi bağlandı ne bok.
Ya da şerefsizler gene işin içindeler.
Aslında medya bu işi ayyuka çıkarmadı.
Bir ortalığı karıştırsalar,yeter.
Geri adım atarlar.Atmazlarsa da sive sive attırırlar.
Neyse cmt günü bu yazı pek olmadı ama.
Aklımdaydı dünden beri.Bunu da yazdık bu da halloldu :))

22 Mayıs 2009 Cuma

YİNE BİR YOL AYRIMI

patronla konuştuk.
Dedim ne yapıyoruz gidişat ne durumda.
Biraz malumun ilamı oldu konuşmalar.
İkimizin de bildiğini dile döktük.
Beni bırakma taraftarı değil.hem tazminattan sebep çık diyemiyor.
bende işini kolaylaştırdım.
e ozaman ben bakayım birşeyler dedim.
Ucundan kıyısından planlarımdan bahsettim.
yaşımın artık 28 olduğunu çoluk çocuk resmi muhasebe vs.
Sen o zaman iş bakarsın dedi.
karşılıklı içimizi ferahlattık.
Çok ama çok iyi oldu.
Bu seferde beni "nasıl iş bulucam lan ben "sıkıntısı sardı :)
e ben boş dururmuyum ,sıkıntısız bir an geçmemeli.
30-31 mayıs finalleri allahın izniyle atlatayım saldırcam piyasaya bakalım.
Gerçi biraz evde kafa dinleyeyim diyorum ama.
İş bulmadan sıkıntı olur mu acaba?
E bulup geç başlasam o arada nasıl bir yer ne yapcam ne etcem diye rahat olamam.
Bakalım neler olur.
Mevlam neylerse güzel eyler.
Bu arada ders çalışmaktan kusmak geliyor.
kuyruksuz atlatsam keşke.
Daraldım gene.

SALATA MENÜSÜ




yaz geldi sağlıklı yemekler de geldi.
pazar günü kendimi mutfağa vurdum çıka çıka iki çesit yemek bile değil iki salata çıktı.
semizotuna sardırdım bu aralar.
gerçi ilk önce tam kestiremedim ne şekilde yapacağımı.
Cmt günü işten gelince biraz yağda kavurdum üstüne yoğurt.ama hiç olmadı.
Semizotunun zaten hepsi suymuş:)
Ondan sonra kavurmadan yaptım.
yapraklarını ayıklayıp üstüne zeytinyağıyla karıştırdığım yoğurdu döktüm en son baharatlar.
mercimek köftesi de portakal ağacı haticenin tarifi.
Çok zahmetli bir şey bence.ama güzel oluyor maalesef :)
bu hafta da patates salatası ve semizotuyla haftayı kapatırız sanırsam.
hafif oluyor hemde güzel.
neyse blogumda hiç yemek yok demiyeyim.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

EŞCİNSELLİK ÜZERİNE

Hep arada kalmışımdır bu konuda.
özgürlük istiyorum herkese evet.
Ama benim dinimde eşcinsellere pek iyi bakılmıyor.
Al sana ikilem.
Nasıl düşünmem gerekiyor derken ali bulaç sağolsun ortalık toz duman.
Beğendiğim iki kapalı yazar biraz açıklamış benim de içinde olduğum ikilemi.
Buraya şerh düşmüş olayım bende.
Bu arada biz kocayla eşcinseller üzerine film izledik bayağı bir.
Mılk mesela ilk aklıma gelen.
****
Öyle bir noktaya geliyor ki bu; özgürlük savunuculuğunu kanıtlama imtihanında dindar; sözgelimi eşcinselliği günah olarak telakki ettiğinde, insan hakları çarmıhına gerilebiliyor.
Oysa "eşcinsellik hiçbir semavi dinde kabul görmemiştir ama bu; elbette büyük günah işleyenlerin de yaratıcı nazarında din dairesi içinde kalabilme ihtimalini yabana atmayı gerektirmediği gibi, insan hakları kalemini de hükümden düşürmez" demek .....

Konuyla ilgili olarak da; sonuçta herkesin dini de, günahı da kendine diyenlerdenim, ama eşcinselliğin, yaygın kültürel algılamalarla çoğaltılmaması, araya karbon kağıdı seriliğiyle tıpkıbasımının yapılmaması gerektiğinden de eminim

Toplumun ontolojisi ve devamıyla ilgili sakıncalar gibi rasyonalist gerekçeler bir yana; sonuçta eşcinsellerle yapılan görüşmelerde çocuklarının asla kendileri gibi olmasını istemediklerini belirtenlerin aritmetiğinin genele oranla ezici bir çoğunlukta olduğu da bir vakıa.
Çocuğun için istemediğin bir kimliğe özgürlük isteyebilirsin, ama bu durum "bu yaygınlaşmasın" diyeni ortaya alıp dövmeyi gerektirecek kadar geniş bir alan mı olmalı, emin değilim.
ÖZLEM ALBAYRAK
****
dinlerin eşcinselliğe cevap vermedikleri ortada.
Dindar birisi olarak elbette eşcinselliği savunamam, ancak eşcinsellerin bütün haklarının korunması gerektiğine, herkes gibi onlara zarar verecek hiç bir eylemin de bir müslüman kişiden sadır olmaması gerektiğine inanırım.
AYŞE BÖHÜRLER

15 Mayıs 2009 Cuma

ENDİŞELİ PERİ

Hergün bakmadan geçmediğim bir blog.
Poni :) eşi ona öyle diyor.
Benim için isimler çok önemlidir isimlerle severim insanları.
Bu yüzden doğmamış çocuklarıma şimdiden isim beğenmiyorum :)
Neyse.
Endişeli perininde ismini aradım taradım ama bulamadım.
Rahmetli eşinin isminden çıktım googledayola ama ııh ..yok.
Olsun ben onu resminden de sevdim.
Şu net alemi ne tuhaf.
Ben kendimi sapık gibi hissediyorum :)))
Portakal ağacı haticeyi 2003 den beri sayfa sayfa biliyorum.
İnanılmaz bir takip benimki
Ama bir kez bile yorum yazmadım :(
İnanıyorum bir yerlerde benim de kendim gibi sapıklarım var :)))
Endişeli peri de öyle benim için.
Blogunu keşfettiğim zaman geri dönüp sayfa sayfa okudum hemde hiç üşenmeden.
Ki o ara ders de çalışmam gerekiyordu.
Bir haftaya bitirdim.
Bir ara bloga ara vermişti o kadar üzülmüştüm ki :))
Sanki arkadaşınla görüşmeye ara vermiş gibi.
Hatta kocaya o gün " endişeli peri artık yazmayacak biliyormusun "demiştim.
Tabi o ilk anlamadı "kiiim?" :))
Tekrar sahalara döndüğünde inanılmaz bir duyguydu yaşadığım :)
Deli miyim ne bok :))
Aslında biliyorum ne olduğunu.Neden böyle beğendiğimi.Takip ettiğimi.
Ama anlatamam,kelimelere dökemem.
Nasıl haticenin sitesinde gezerken rahatlıyorum,mutlu oluyorum.
Bu da öyle.
Sevdiğiniz,muhabbeti güzel bir kadının sohbetini pür dikkat dinlersiniz hani.
Kendini de beğenirsiniz,güzelliğini.
Hem izler hem dinler hem hayran kalırsınız.
Belki de kıskanırsınız.
Böyle işte.
Bugünde kilo ile ilgili yazmış.
Tabii kendisi maşallah uzun boy,yerinde kilo yıllardır.
Ne anlayacak benim gibi yıllarca "fazla kilolu" yaşayan hatta yaşamaya alışan kadınların "nasıl mutlu olyorsan öyle kal kilonda "lafından nefret ettiğini.
Ve kesinlikle şişman olan insanların hiç birinin kilosundan memnun olmadığını ve bunu itiraf edemedikleri için mutluyum ayağına yattıklarını.
kimse bana bunun doğru olduğunu ispatlayamaz.
Kiloluysan vereceksin kardeşim başka türlü kilolarınla mutlu olamıyorsun.
Aslında yorum yapmak istedi canım şimdi :)
Ama yok.
Yazmayayım.
Sapıklığa devam :))

11 Mayıs 2009 Pazartesi

MAYIS,BİT ARTIK

Şu an ne gazetelerde mardin analizleri okumak istiyor canım.
Ne de nevzat hocanın büyükanıt makalesini.
Hiç biri umrumda değil.
Kafamı toplayamıyorum.
İçimde de bir sıkıntı nereye koyacağımı bilemediğim.
Nasıl hallolacağını kestiremediğim.
Şu ay hayırlısıyla bir bitseydi.
Sınavlarım iyi geçerse okul işi bitmiş olacak inş.
Ders çalışma stresi bitsin hafiflerim biraz.
Daha rahat izlerim filmlerimi,kuruntusuz okurum kitaplarımı.
Ama asıl problem işyerimde neler olacak?
Asıl sorun o.
Acaba diyorum bize yol veriyorlar da biz mi anlamıyoruz.
Ya da hep beraber buz kütlesine gidişimi izliyoruz.
Gitmeye vicdan elvermiyor.
Beklesem ne olacak ki diye de beyin yiyor kendini.
Üstüne birde cmt günü unv den arkadaşlarla sohbet.
Kimi hamile kimi bebekli gelmiş.
28 yaş en verimli yaşmış.E ne yapacağız edeceğiz vs.
Bütün konuşma bu minval üzere.
İş hayatı evlilik çocuk.
Tek dert tasa bu mu acaba?
Çocuk olayına giren herşeyi halletmiş abi.
Ne şekilde ne şartlarda bakacağı,çalışma sorunu da hallolmuş.
Ama tek anladığım şey:herkesin şartları kendine özel.
Onun çözümü sana uymuyor senin ki ona ütopik geliyor.
aslında boşuna dert ediyorum.
mayıs ayı bitince ak ile kara ayırd edilir.
Kalıyormusun gidiyormusun yeni kararlar mı alıyorsun.
Yol senin.
İçimdeki ses az kaldı diyor.
Sabret.
Şöyle herkesten elimi eteğimi çekip,düşüneceğim birşeyler kalmadan,bir kaç ay evimde oturmayı düşünüyorum.
Kafayı dinliycem.
Ondan sonra daha dingin,ne istediğini bilen,kulağına bazı şeyler küpe olmuş bir zehra ile tekara yola devam.
Bilmiyorum bu planım nereye kadar gidecek :)
Ama sanki ihtiyacım var.
Telefonu kapatıp elime kitabımı alıp nescafemle demlendiğim güneş gören koltukda bir gündüz hayal ediyorum.
İnşallah kısa zaman sonra.
***
Dün yeğene pembe bir bisiklet aldım :))
Bu aralıkda kendimi rahatlattım biraz aslında.
Korkmuyorum dedim.İstediklerimi alıyorum işte.
Kerata gerçi sağ ayağıyla sürüyor şimdilik.
Benden teyzelik bu kadar.
Sanki kendime aldım.
Anlayabiliyorum neden ebeveynler kendi yapamadıklarını evlatlarına yaparlarmış.
Bir pembe bisiklette bütün foyam meydana çıktı :))

6 Mayıs 2009 Çarşamba

BILDIRCIN

Sağlıklı beslenme adına pazardan sebze aldırıyorum kocaya.
Sonra da alınca ne yapsam ki bununla diye düşünüyorum.
geçen patlıcan aldık.Yemeğini yaptım patatesli.
Pek beğenmeden yedik.
Dün baktım olmayacak kızartıp fırına atayım sosla dedim.
Halbuki biliyordum unutmuşum.patlıcan yağ çeker.
Çekmek ne kelime yuttu resmen.
Biraz da vaktimi aldı.
Ama pişerken ki kokusu enfes.
Kesinlikle değdi dedim.
herşeyde olduğu gibi işte.
Uğraşılan şeyler daha güzel oluyor.
Yanına ayran da oldu mu :)
Hımm acıktım mı ne:)
***
Arkadaşım hamileymiş.
Duyunca çok sevindim :))
Allah isteyen herkese versin.
Ve sağlıkla kucaklarına almayı nasip etsin.
Ne diyelim darısı başımıza :))
Bu arada ben ikiz istediğimi yazmışmıydım :)))?

5 Mayıs 2009 Salı

KAHVE FALIMA KİM BAKACAK?


Çok heves ederim aslında.

Ama günah olduğu için heveslendiğim kadar da korkarım.

40 gün duanın kabul olmayacağı söylenir.

Ve dahi şaka bile olsa.

Hani amaaan inanmıyorum zaten lafları hikaye.

İnanmıyorsan zaten baktırmazsın.

Günah olmasa bırak baktırmayı ben işin piri bile olabilirim :)

Nihayetinde paranoyak bir beyin lazım kahve falı bakmak için.

O da bence mevcut netekim :)

Evet nerden çıktı bu şimdi.

Kurtlara takıldıkya kocayla kaç aydır.

Orda elif ile canan her boş vakitte fal bakıyorlardı.

Birde bu aralar inanılmaz geleceği merak ediyorum.

Gelecek derken önümdeki bir kaç ayı daha çok.

İşyerinin vaziyeti en çok merak ettiklerim arasında.

Ve tabii ki benim durumum.

Bir de benim bu ay inş işletme bitiyor.

Ve bundan sonra yapacağım şeyler nokta atışı gibi isabetli olmalı.

Yaş 28 e dayandı ve son rötuşlar gibime geliyor.

Gerçi yaptığım planların içinde boğulcam bir gün ama :)

Olsun ben planlarımı dua niyetine allaha havale ediyorum.

Bazı insanlar çok şanslı oluyorlar.Kimisinin de sonradan şansı döner.

Ben bazı konularda inanılmaz şanssız bedeviyi oynuyorum :)

Ama yılmak yok.

Bazen hayal kırıklığı yaşıyorum -en ufak hareketlerden bile- bırak işte diyorum ne zorluyorsun.

Ama sonra biliyorum ki ben bıraksam da vicdanım beni bırakmayacak.

Ve en önemlisi mutlu olamıycam.Etrafıma da bunu yansıtıcam.

Bu yüzden yaptığım ve yapmak istediğim herşey aslında benim mutlu olmam ve bunun türevi etrafımı da mutlu etmek için.

Bunun için de moralimi yüksek tutmam lazım.

İmkansız diye bir şey yok,sadece imkansız vakit alır :)

Allahım sen hakkımda hayırlı olan kararları alabilme cesareti ver.

Birde sabır ve sebat.

Kim ne derse desin kim ne ima ederse etsin.

İstediğim sonuçları bana yaşat.

Amin.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

NE ISSIZI YA :))


Dün kocayla kendimizi vurduk dışarıya.

Yarı yolda karnımızı iyice doldurduktan sonra tekrar yollara.

Bakacağımız şeyler vardı çoğunu hallettik.

En son yine tekkemize döndük :)

Kurtlar vadisine ara verip ıssız adam ı izledik.

Ve çok komik film bittiğinde biz inanılmaz güldük :)

Bekliyorum izlerken "yav bu millet nerde ağladı acaba?"

Valla ben onu bunu bilmem.

Eski kaşar olanlar iyi ağlamışlardır :)

Yani geride bıraktığı çok olanlar ya da çok terk edilenler.

Bunlar ağlamışlardır.

Bir de bende inanılmaz bir duygu var.

Eğer filmde zina ve içki olayı varsa bende romantizm o anda bitiyor.

Yani ada ve alper ikilisi zaten temiz papuç olmadıklarından ikisine de üzülmedim.

Hem elalemin adamıyla yat kalk ,terk ettiğinde de zırıl zırıl ağla.

Artı birde yeniden evlendiğin adamı da zihnen aldat.

B.k yiyin bütün ıssız adamlar ve karılar :))

Evet çok derin bir film analizi olduğunun farkındayım :))

Ama karakterime o kadar yabancı bir filmdi ki.

Sırf millet meraklandırdı.

Tamamen özenti bir hayat ve hikayesi.

Yalnız yaşamı özendirme,sapık cinsel fanteziler,istediğinle yat kalk ve tabii ki fonda İstanbul.

Issızlığın kanunu bu sanırım.

Geçmişte kırığı çok olana tavsiye ederim :)))

2 Mayıs 2009 Cumartesi

BU KABİNEYİ SEVMEDİM

Hoş tabii ki bana sorulmayaktı.
Tabii ki başka sebepleri de vardır.
Ama benim sevdiğim bütün bakanları değiştirmek zorundamıydın yaaa?
Zafer çağlayan.
Hilmi güler.
Hüseyin çelik.
Kemal unakıtan.
Nazım ekren.
Said yazıcıoğlu
Ben bunları beğeniyordum ama.

Eğitim bakanı bir kere kesinlikle çok gereksizdi.
Yerine gelen de Nimet.
Nimet neyi becermiş ki iyi giyinmekten başka?
Kadın aile bakanlığında kalsaymış işte.

Hilmi güler kadar çalışan varmıydı acaba?
Doğalgaza zam mı yaktı başını?

Bir de şöyle bir durum var.
Şimdi bu bakanlar şaibeli duruma düştüler.
Ben bile diyorum ki ne yaptılar da padişahı kızdırdılar?
Seçimlerde kazanamayan illerin bakanları saha dışına desen hepsinde aynı mantık yok.
Demiş bizim ki yenilikten yana olduğumuz için.
Tabii tabii.

Hoş beğendiğim değişiklikler de var.
Bir kürşat tüzmen,faruk çelik.

Yalnız bakanlıktan alıp devlet bakanı yapmış.
Şimdi bu iyi mi kötü mü?
Kötüyse zafer çağlayan a yazık.
iyiyse faruk çelik e ne hacetti?

Said yazıcıoğlu.
Yav adamın nesini beğenmedin ki?

Hele Bülent arınç meselesine hiç girmiyorum.
İlk duyduğumda allah sonumuzu hayır etsin dedim.
Sevemedim bu adamı.
Askerle didişe didişe yorulmadı.
Refah kökenli olduğu için belkide.
Malum ben erbakan ve türlerinden nefret ediyorum.
Şimdi MGK ya da girecekmiş.
İlk anda kocaya dedimki:"kenarda paramız da yok ,şimdi bu arınç ortalığı karıştırır sular durulmaz seyreyle gümbürtüyü"

Dün çok kızdım tayyibe.
Sevdiğim bakanlar yer değiştirince sanki benim terfim düştü.
Halbuki bana giren yok çıkan yok :))))

Recep akdağ kalmış.
O adamı görünce aklıma hep; hastaneye tebdili kıyafetle teftişi geliyor.aynı babama benziyordu :)))))

Ahmet davutoğlu na hiç lafım yok.Hatta tek beğendiğim o oldu.

Babacan da gene bildiği işin başına.Ekonomi.

Mehmet şimşek maliyeye.Kocanın bakanlığı,hayırlısı olsun.
Ne diyeyim ilk andaki şoku atlatınca hayırlısı olsun deyip kıçının üstüne oturmak kalıyor vatandaşa.
Yani bana.

NE ÜLKE BU YA



1 mayıs rezaletlerini izlerken pat akşam kabine değişikliği gündemi değiştirdi.


Artık 1 ay bunu konuşuruz.


Ya da bizim ülkenin işi belli olmaz yeni bir şey çıkması an meselesi.


Bide kızıyorlar bu milletin hafızası zayıf diye.


Yav bu hareketliliğe ,dahi olsa ayak uyduramaz insan.


ben 1 mayısla başlıycam.


Öncelikle bu sendikaların taksim inadını anlayamadım.


Maksat hır gür çıkarmak olduğu besbelli.


Bunlara yapmayın denmiyor deniyorki"kardeşim orası müsait değil,gel burda yap".


Yok bunların maksadı bayram kutlamak olmadığından ille de taksim.


altın mı dağıtılıyor taksimde acaba?


hem taksim esnafı da istemiyor.


Adamların cam çerçeve iniyor bu krizde kolay mı masraf ?


Neymiş 1977 de ölen arkadaşlarını anacaklarmış?


77 den 2009 a yeni mi bu anma aklına geldi?


Ben hatırlamıyorum öteki hükümetlerde bu inatlaşmayı.


Dün ki videoları izledik akşam.


Polise uçan tekme atanları.


Provokatörlerin üstüne panzerle yürüyen polisi.


Kaçmayın lan kaçmayın,gelin ..gelin :)))


Kapalı kız gördüm minibüse taşınan polislerce.


Bir oraya girmediydi bizim hanımlar,orda da boyunu göster aferin.


Sırf bunlar yüzünden insanlar sendika deyince ürküyor.


Direk aklıma benim bile biber gazı ve job geliyor sendika deyince :)


Artık 1 mayıs deyince de bu hırala gürele gelecek.


Bir işçi olarak bayramımı ömür hastanesinde genel cerrahide geçirdim.


İşçiyim ve sağlıklıyım :)


Gerisini polis düşünsün :))

Halayı da çekince ne taksim kaldı ,ne ölenlerin anısı,ne işçi sıkıntısı,ne sosyal güvencesiz çalışan işçiler,ne krizde maaş alamayan işçi ne de veremeyen işveren.