28 Nisan 2009 Salı

AZERBAYCAN

Neydi : tek millet,iki devlet.
Yaa ne demezsin !
Bu ermenistan ankara ilişkileri biraz düzelince azerbaycan hemen,küsüp ortalığı dağıtan çocuklar gibi davrandı.
1993 de karabağ işgal olunca hoop biz sınırı kapatmışız ermenistanla.
Yani bir kardeşlik yapılmış.
Ne güzel.
Şimdi soykırım yükü,sınır kapatma ayıbı hep bizim hariciyecilerimizin sırtında.
Şimdi yeni diplomasi politikası; komşularla sıfır sorun.
Hal böyle olunca ilk iş ;sınır açılacak,ne kadar insani olduğumuzu gösterip soykırım iddialarında eli korumak.
Zaten tarih komisyonu nefis bir savunma.
Şimdi azerbaycana giren çıkan ne?
Biz soykırımla cebelleşirken o ne yapıyor?
Bize sopa gösteriyor.
Hemen rusyanın kucağına koşuyor.
Koş koş.
O rusya değil mi karabağ konusunda ermenistanı kışkırtan?
Kimin için neyi terk ediyorsun yada kimin için ne yapıyorsun?
Ne kadar vefasız bir ülke ya.
Doğalgaza zamı duyunca daha doğrusu enerji ile tehdit edince "yazıklar olsun size "dedim.
İlter türkmen demişki:"tek millet iki devlet evet adı üstünde iki tane ayrı devlet.Herkesin menfaati farklı olabilir."
Bu arada KKTC yi azeri gardaşlarımız tanımamışlar.
Duyunca şok oldum.
Demek ki dünya arenasında kardeşlik olmuyormuş.
Menfaatler konuşuyormuş.
Zaten en mantıklısı da o değil mi?
Hem biz neden azerbaycan ı hoş tutmak zorundayız onu anlamış değilim?
Türk bağı vs mi acaba?
O zaman demek ki bizi o kadar da sevmeyen kardeşimiz:)
sözün kısası ben bu azerilere kıl kaptım.
Çok ayıp ettiler.
sanki ermenistanla nikah kıydık :)
Diplomasi ne kadar zor iş.

KÜRT SEYFİ

Ne zamandır kafayı toplayıp yazamadım güncel meseleleri.
Ben yazmazsam eksik kalır gündem :)
İlk gündemim hakkari de ki başına dipçikle vurulan 14 yaşındaki seyfi.
İlk anda vicdan sahibi her kadın-insan-fert gibi üzüldüm.
Nihayetinde kim nasıl kandırmışsa kandırmış, o bir çocuk.
Tut kolundan al merkeze sor soruştur niye dövüyorsun vahşice.
Her meselede olduğu gibi diğer yönü ise; benim kardeşim bizim çocuklarımız neden polise taş atmıyor da bu diyarbakır da ki çocuklar polisi görünce cin görmüşe dönüyor?
Cmt günü annemlerdeydik.
Babama zarf attım.
"Ya o çocuğa ne diyorsunuz "diye.
Babam o kadar hiddetlendi ki :"benim 4 evladım var.biri polise taş atsın değil kafasına vurmak alnının ortasından vursunlar,kimseye hesap sormam"
Dondum kaldım..
Bir tarafım vatan devlet sevgisi saygısı korkusu diyerek kabullendi ama diğer tarafım biraz işkillendi.
Ondan sonrası zaten kopuş :)
Kocam babam ve ailem hepsi aynı fikirdeydi.
Evet o yörenin insanı kindar devlete ve polise karşı.
O yüzden elinden geldiği kadar zarar vermeye çalışıyor.
Ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz.O insanların kindar olmasının sebepleri var.
Ve hep anlatıyorum.
Biraz kurunun yanında yaş da yanıyor ona üzülüyorum.
O bölgede kürt olduğu halde pkk ya bulaşmamış şehirler de var.
Örneğin urfa,malatya.
Şimdi buranın insanları niye polise taş atmıyor.
Kürtse o da kürt.
koca diyorki " ayırd etsinler içlerindeki teröristleri,başka çaresi yok"
Evet etsinler etmesine de ,tepki için dükkanlarını kapatmayan esnafı sen buradan nasıl koruyacaksın?
Oradaki polis nasıl koruyor?
AKP ye oy atan bir aşiret tarandı.
Kolay mı orada rengini belli etmek acaba?
Hiç bilmiyoruz.
Kürt olmak nasıl bir şey onu da bilmiyoruz.
Kürtten evliya koyma avluya.Bu çin atasözü değil.
Ben bu konuda çok kararsızım.
Ne acar bir milliyetçiyim ne de dibine kadar hümanist.
Devletin polisi askeri güçlü olmak zorunda.yıpratılmamalı.
Ama insani paydada savaş vermek zorunda yetkililer.çocuklara ve kadına el kalkmaz.
Yoksa liseden dağa çıkma hayali kuran bir kürt delikanlıya kim neyi nasıl anlatacak?
Nasıl inandıracak?
Ben seçimlerde diyarbakırı özellikle takip ettim ve dtp aldığında inanılmaz üzüldüm.
Akp alsaydı biraz daha yumuşardı o insanlar devlete karşı.
Hizmet görmek bir nebze insan olduklarının,değer verildiklerinin işareti olurdu.
Empati diyorum başka da birşey demiyorum.
İnsanlar kandırılıyor orda.
Ben elimden geldiğince oraları anlamaya çalışıyorum ve asla kürt ayrımcılığı yapmadım ve yapana da kızdım,uyardım.
Allah yardım etsin onlara ve devlete ne diyeyim.
Sonuçsuz kalıyor bütün cümleler.
Tek bildiğim DİN paydasında birleşeceğimiz.
Nihayetinde said - i nursi evvelinde said-i kürdi idi ve onun yaptığı hizmet tartışılmaz.
Türkiyelilik ve din.
çare budur.
Ama tabi kim uygulayacak?
Başörtülüyü çok seven askerimiz mi ?
Laiklik diye kıçını yırtan bürokrasi mi?

24 Nisan 2009 Cuma

MERAKLISINA ÜSKÜDAR

Başlangıç; hocanın öğrencisinin ney üflemesiyle başladı.genç erkeklerin din esintili enstrümanlar çalması beni çok etkiliyor,seviniyorum.

haluk hoca ve Nezih uzel sohbeti başladı.
Yalnız tam bir sohbet havası.bir konuya daldılar ve tam bir saat o konuya gitti.konu ise şeker :))
şurdaki şekerci,akide şekerinin kısaca tarihi ...

Ben pek umduğumu bulamadım.üsküdara dair daha çok anı,hikaye,tarih bekledim.ama üsküdarlı iki bestekara daldılar ve en son kani karaca-mevlitler-ile bitti sohbet.
işin komik tarafı ben ne ilahi severim ne de mevlit.
Dinlemeyi tabi :)
Biterken nezih hoca kaside okudu.Gençlerde eşlik etti yanında.
Canlı dinlemek hoştu.
saat ona doğru bitti.

meraklisinaistanbul@gmail.com a mail atıp haluk hocayla temasa geçiyorsunuz.Bir form gönderiyor dolduruyorsunuz.Geziler,sohbetler mailinize geliyor.
Sizde "ulan istanbulda oturuyorum bir naneden haberim yok" demiyorsunuz :))
çıkışta sergi vardı.gezdik biraz.
250 TL ye güzel eserler vardı.
Baktıııııık ve geldik :))

22 Nisan 2009 Çarşamba

SEMİNERDEYİZ

Bu akşam altunizade kültür merkezindeyiz.
Haluk Dursun meraklısına Üsküdarı anlatacak inş.
Haluk hocayı "haliç medeniyeti gezileri" programında yakın dinledik kocayla.
Belediyenin kültür a.ş. i tarafından organize edilmişti.
Randevuyla.
Feshaneden vapura biniyoruz.
Haliç boyunca kıyıdan giderken hoca da anlatıyor tek tek.
Şurası şöyle burasının hikayesi böyle.
Arada da fasıl dinledik.
İkram ve çay da vardı.
İnanılmaz güzel bir organizasyondu.
Artık kocayla zinciri kırıyoruz.
Başladık bakalım.
Akşamları seminere,gündüzleri gezmeye.
Tevafuk haliçte not aldığım defteri götürüyorum gene.
Defterde engin noyan ve ilber ortaylı nın seminer notları var.
Haluk dursun u ikiledik.
Çok güzel anlatıyor.
Bakalım üsküdar hakkında bilmediğim neler öğrenicem.

20 Nisan 2009 Pazartesi

TÜRKAN SAYLAN OLDU HAVARİ

" Ben Türkan Saylan’ı, ÖSS sınavına girdiğim yıl, birincinin bir İmam Hatip’ten çıkması üzerine yaptığı “Onların çocukları çalışıyor, bizimkiler tembellik yapıyor” sözlerinden hatırlıyorum.

Ya da dindarları rencide eden, “Çocuklar namaz kılacağına, bale yapsınlar” sözlerinden.

“Biz asılız. Menderes’in sonunu düşünsün iktidar” gibi tehditlerinden.

Kardelen Kızlar kampanyasına methiyeler düzenler, bir de o kampanyayı Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım’ın Berfin şarkısından dinlesinler.

Ayrıca, binlerce çocuğa burs vermek sizi dokunulmaz yapıyorsa, Deniz Feneri de binlerce insana ekmek veriyor, o zaman onlara da adaletin kılıcı değmesin.

Fethullah Gülen de eğitim için çalışıyor. Türkiye’ye dönse, bir sabah evi basılsa. Kaç gazete “Binlerce gence şimdi kim burs verecek” diye yazar? Yaşlı ve hasta diye onu gözaltına almayan savcının ömrü kaç dakika olur?

Siz siz olun, ne darbe mitingleri organize edip “Ne Şeriat Ne Darbe” dedi diye birilerini demokrasi şampiyonu ilan edenlere, ne de “Çağdaş Yaşam PKK’lılara burs veriyor” gibi milliyetçi komplo teorileri üretenlere inanın.

Herkes için en şiddetli ve en acilinden adalet isteyin.

O kadar."
YILDIRAY OĞUR / TARAF
***
Çok farklı taraflarından bakıyor bence bu çocuk olaylara.
Kapalı yazarlar türkan saylan a örtü konusunda giydiriyor ama sonra hakkını yemeyelim ayıp oldu bu gözaltı diyorlar.
Çok merak ediyorum aynı vaka,kapalı kadın dernek başkanının başına gelse ruhat mengi ya da ayşe arman bizimkiler gibi hakkaniyetli düşünürler miydi?
Niye hep muhafazakar insanlar daha hoşgörülü olmak zorunda.
Bu arada kimse kusura bakmasın vakit gazetesinin saylan hakkında yazdığı örtü lafları çok hoşuma gitti.
ilahi adalet benim inancıma göre.
Yaşlanınca yada hastalandıklarında kimseye sütten çıkmış ak kaşık muamelesi yapılmasın
Ki ben hep empati taraftarı olmuşumdur.
Zor bir sınav veriyor ülkem.
Hem kriz hem ergenekon.
Kısa vadeli düşünmemek lazım.
Hayırlısı allahtan.
Ne ektiysek onu biçiyoruz.

17 Nisan 2009 Cuma

DOĞRU ZAMANDA DOĞRU KARAR ALABİLME

pazar günü annemle ablamlar gelecek.
Çiçeklerimi tekrar aşılayıp topraklarını değiştircez.
Bu ay son aymış,yaz geliyormuş,geç kalırsak tutmazmış.
iki günde bir su dökmekle olmuyor çiçek işi.
Salondaki çiçeklerimin de yaprak uçları sarardı.Niye acaba annem bilir mi ki?
çiçek bakımı mesuliyet işi.
Eğer kurur,çürür kötü olurlarsa insna vicdan azabı çekiyor.
Çiçek açıp kudurduklarında da öyle seviniyor ki insan.
Nihayetinde canlılar.
Çiçek sulama işini bazen kocaya yaptırıyorum.
Ondan bile rahatsız oluyorum.
Çünkü o çiçeklerle konuşmuyor :) döküp geliyor.
Ben bütün sevimliliğimle konuşuyorum.Tabi bu arada ayetel kürsi de okuyorum.
Ne olur ne olmaz.Yazın inanılmaz güzel görünüyorlar.
Hem ne zamandır annemler gelmiyordu evime.İki çene çalarız.
Şimdi iş ikramı onlara yaptırtmak :)
Biraz ağlarsam yapıp gelirler herhalde :)
***
İşler çok fena.
Düzeldi sanki diye düşündüm birkaç gündür ama dişe dokunur bir nakit yok.
Sıkıntıdan kurtulabiliriz ümidini taşıyorlar.
O yüzden beklemedeler.
Ama işçiler olarak biz hep tetikteyiz.
Kaç yıllık eleman herkes.
Ama insanlar maaş için çalışıyorlar ve tek başına çalışan bir aile babasına "bekle,sık dişini" demek biraz zor oluyor.
Karı koca çalışanlar bir nebze daha iyi.
Ama harcamalar ve borçlar da iki kişilik çalışmaya göre ayarlanmış ,e para gelmeyince birinden ,onlar da zorlanıyorlar.
Hayırlısı bakalım.
Gidişat bence iyi değil.
İşten bir arkadaş çıktı.Yeni oğlu doğmuştu.Adamın tam masraf zamanı.Para alamayınca çıktı.
Şimdi herkes de bir sıkıntı var.
Ne yapsak acaba?
İşte böyle zamanlar hayatın dönüm noktaları.
Karar verme aşaması.
Duygusal mı yoksa mantıklı mı düşünülmesi gerektiğini iyice tartacaksın.
Ne vicdanın sızlayacak ne de pişman olacaksın.
Doğru zamanda doğru kararı vermek.

15 Nisan 2009 Çarşamba

YUH !!

Uzağa gitmeden Cihan Haber Ajansı'nın yöneticisi sıfatı ile kendi yaşadığım bir tutarsızlığı paylaşayım.
Malum, geçen ay Türkiye Rahmetli Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının kazasına kilitlenmişti.
Muhabir ve kameraman arkadaşlarımız da ağır şartlarda bölgede çalışıyordu.
Rahmetli meslektaşımız İsmail Güneş'in naşının bulunduğu haber üzerine, arkadaşımız Lütfi Aykurt, gazeteci refleksiyle 4,5 saat yürüyerek bölgeye ulaştı.
15.30'da işi bittiğinde 2500 metre yüksekte hava iyice soğumuş; orada sadece birkaç köylü ile Lütfi kalmıştı.
Sağolsunlar, Jandarma Arama Kurtarma ekipleri "Seni burada bırakamayız. Hava soğuyor ve buradan inmen zor, helikopterle götürelim" diyor.
Lütfi, helikoptere binmeye hazırlanırken, bir komutan hangi kanaldan olduğunu soruyor ve ajansın adını öğrenince, 'sivil olduğu için helikoptere alamayacaklarını' söylüyor.
Lütfi, helikoptere alınan DHA muhabirinin de sivil olduğunu nazikçe hatırlatınca, komutan tersleyip "Nasıl geldiysen öyle inersin" diyerek arkadaşı dağ başında bırakıyor.
Evet,
çektiği kurtarma çalışmaları gün boyu ekranlarda dönen bir gazeteciye yapılan bu.
Salonları anladık, hayati tehlikenin olduğu bir yerde de malum akreditasyon uygulanıyor.
Olay bize intikal ettiğinde, sansasyon oluşturmak çok kolaydı.
Ama "Kişisel bir hatadır, Mehmetçik bunu yapmaz" dedik.
Lütfi, kendisiyle gurur duyduğumuz bir personelimizdi.
Ama daha önce bir vatandaş ve bir insandı.
Genelkurmay Başkanımız evrensel demokrasi standartlarından söz açmışken, bunu samimi kabul edip sormak istedim: Paşam, dağda kalsam beni kurtarır mısınız?
ABDÜLHAMİT BİLİCİ / ZAMAN

İNTERNATİONAL CRİSİS GROUP

Uluslar arası kriz grubu raporunda :
Ermenilerin artık Türkiye'nin dış baskı ile bir tarih yorumunu kabullenmeyeceğini görmeleri gerektiği söyüyor ve ekliyor :
Türkler bu tezi ancak bu onlara dayatılmadığı;arkasından toprak talebi gelmeyeceğine emin oldukları;
tarihsel olarak gerçekten de olayların bu şekilde vuku bulduğuna ikna edildikleri ve kendi çektikleri acıların da Ermeniler tarafından kabullenilmesi halinde kabul edebilirler.
***
gazetemi okurken rastladım ve çok hoşuma gitti.
Artık dünya türkiye ile empati yapmaya başladı.
Bizim de düşüncelerimiz dillendirilmeye ,kabullenmeye çalışıyor.
Zaten geçen cankaya.gov.tr de obama ile gül ün basın açıklaması videosunu izledim.
Bir gazeteci ermeni sorununu sordu obamaya.Gül de söz aldı ve uzunca anlattı ortak düşünceleri.
Ortak tarih komisyonunu,I.dünya harbi sırasında ermenilerin dolduruşa geldiğini,bizim de kayıplarımızın olduğunu vs.
Kim ne derse desin.
Bu hükümet diplomasiyi beceriyor.Dış politika inanılmaz güzel gidiyor.
Takip etmeye devam.

14 Nisan 2009 Salı

SİDİK YARIŞI VE HAVVALAR

Kadınlar pek meraklı sidik yarışına.
Hele de karşındaki biraz ezikse.
Allah muhafaza.
Ezdikçe eziyorlar.
Samimi ortamlar dışında şayet bir tarafınızı bokluyorsanız hemen sidikçi başı atlar " valla ben hiç öyle değilim" yada "yaa gerçekten mi" ve yahut "ben asla öyle yapmam".
Ulen sanki geçmişini bilmesem diyecem "hadi ordan sidikli" diye :)
Bu gözlemlerim geçmişten bu güne.
Ama..
Hayatınızdan,evliliğinizden,kilonuzdan,eğitiminizden,zekanızdan,kültürünüzden memnun ve hatta mutluysanız bu yarışta saha dışına atılıyorsunuz isteyerek.
Çünkü yarıştırmak istemiyorsunuz.
Biliyorsunuz ki bunlar sizi mutlu etmeye yetiyor.
Mutlu olmayan kadınlar yada istediği gibi olamamış ,istediğini alamamış kadınlar,bu sidik yarışında birinciliği kimseye kaptırmıyorlar.
Çünkü rahatsız.Ve bu açığını yarışarak kapatmaya çalışıyor.
Yarışları tek bir şeyle kazanıyorsunuz: o yarışa girmeyerek ve mutlu olduğunuzu hissettirerek.
Tabii o yarışlar kaçınılmazsa.
***
Bir de şu tip kadınlar var.
Ne yapsa en iyisini ,en mantıklısını,en lezzetlisini o yapar.
Yapmasa bile ,yaptığının saçmalık olduğu gün gibi ortada da olsa, ne yapar eder öyle mantıklı açıklamalar yapar etrafı ikna eder.
Halbuki bilirsin o işi sıçmış batırmış ama yediremediğinden savunmaya bakar.
İçten acı acı gülersin.
Hatta sevdiğin birisiyse üzülürsün.
Ben böylelerini inadına şişiririm :)
Ay ne akıllısın ,ay aferin kız sana, vs :))
***
Bir de benim ezikler dediğim kadın grubu var.Özgüvensiz havvalar.
Bunlara yanlışlıkla öteki cadalozlar denk gelirse top gibi oynarlar bunlarla.
Bunlar dünya güzeli olsa kendini çirkin ördek sanan,çok zevkli olsalar en kıro kendileri sanan,inanılmaz iyi kadınlar.Kocaları da genelde öküz olur.
***
Aklıma geldikçe kadınlar hakkında yazıcam.Şimdilik bu kadar :)

YENİ BİR BEN

Bloglarda sürterken canım inanılmaz kendi bloguma döktürmek istiyor.
Hemen kapatıp kendi bloguma giriyorum.Yeni kayıta girdikten sonra klavyeye kurulup,ekrana öööyle bakakalıyorum :))
Geçen hafta sonunu yazmadım.
Biraz insan içine çıkınca unuttuğum huylarımı hatırladım :)
Ve yeni yeni eklenen huylarım beni şaşırttı.
İlk başta,evliliğin kadınları inanılmaz rahatlattığına bizzat şahit oldum.
Kasacağın kimse kalmamıştır.
Bir nevi alan almış hesabı.
Oynarken evli bir arkadaşla biraz kudurduk.
Ve çok enteresan oturan hiç kimseyi farketmedim.
Yani onlara bakmadım ve de görmedim.
Sanki onlar yokmuş gibi.
Biraz kendine güvenle de alakası var herhalde.
Ortam da da sizi laflarıyla oymayacak samimi arkadaşlarınız da varsa.
gerisi fasa fiso oluyor.
Rahatlıyor ve gecenin tadını çıkarıyorsunuz.
Birde konuşmak istemediğim insanlarla konuşmuyorum yanyana bile olsak.
Yani asgari nezaket kurallarını biraz ihlal ettim sanırım.
Önceden beni rahatsız eden "ay yanlış mı anladı acaba,ay kırıldımı acaba" vs yok artık :)
Attım ortaya bir daya nereye istersen daya hesabına girmişim.
Önceki gibi kendimi yıpratmıyorum.
Yanlış anladıysa kendi sorunu diyorum.
Beni tanıyan zaten yanlış anlamaz,Anlayan da zaten beni iyice tanımamıştır, e beni tanımayan insan da beni niye düşündürsün ki?
Biraz bencilce ama inanılmaz rahatlıyor insan.
Tavsiye etmiyorum tabii.
Yaş otuza yaklaştıkça beni neler mutlu eder neler etmez ,merhametsizce ayırmaya başlıyorum.
Ve kesinlikle pişman olmuyorum.
Şimdiye kadar bana huzur getirmemiş varlıklarla şimdi de mesafemi korumaya bakıyorum.
Perihan mağden gibi bu yaştan sonra yeni arkadaş olmuyor.Eskileri de tek tek seçiyorsun.

13 Nisan 2009 Pazartesi

ALLAH MESUD ETSİN

Arkadaş evlendi.
bir ömür boyu mutluluklar diliyorum.
Bu arada üsküdar evlendirme başka yerde yeniden yapıldı.
Yine sahilde.
ben beğendim.Şık yapılmış.
yalnız ben öteki binada evlendim.
Şimdi ben ve benden öncekilerin anları ne olacak?
Üsküdar imam hatip de taşınmıştı.
kader bütün anılarımı siliyor bu dünyada.
hepsi hayalimde yaşayacak.
Olsun.
yaşadımya,yeter...

10 Nisan 2009 Cuma

KURTLAR VADİSİ

Dün eski kurtlar vadisi serisine başladık.
İlk 3 bölümü izledik kocayla.
Tam bir nostalji oldu :)
laz ziya,hüsrev ağa,arslan amca, doğu beyli,mehmet karahanlı ,konseyli ,elif li bölümler.
Kim ne derse desin müzikleri dahil çok güzel bir diziymiş.
2,5 yıldır takip etmiyorum.
Zaten tadı da kaçtı.
Evlenmeden enişte,erkek kardeşim,ben ablamlarda izlerdik.
Bol dumanlı,çaylı ikramlı kurtlar vadisi geceleri.
İnanılmaz güzeldi.
Belki de o geceleri sevdiğimden bu bölümler hoşuma gidiyor.

BEN NE GİYCEM YAAA

sabahtan beri ne giyeyim diye düşünmekten canım çıktı :)
Hava serin hele de çamlıca,akşam vakti estikçe esecek.
Ben zaten nane mollayım.Geçmedi hastalık tam.
E yeni aldığım 10 cm topuklu ayakkabıyı koca olmadan giyeceğim çok ama çok müsait bir yer.
Üstüne üstlük dün bütün gece ayağımdan çıkarmadım,oynarken eziyet çekmeyeyim diye :)
Neyse.
Son dakika neye karar verirsem o olacak.
Düşündüğüm kıyafetler biraz ince.Üstümdekiler ise uzun bot ve kışlık kazak.
Şimdi bizim karılar meraklıdır ilk güneşte soyunmaya.
Ben botlarla oynarken yanımda açık ayakkabılı olunca çok tezat olacak :)
E bide kına gecesi biraz daha naif giyecek ister.
off off.
Hep bu yüzden hiç bir zaman şık olmadım,olamadım.
sıkıntıdan.düşünme sıkıntısından.
Birde bir şeyi değiştirince çorabından eşarbına kadar herşey değişeceğinden ben resmen yoruluyorum.
O yüzden giyim kuşamım hiç istediğim ,arzu ettiğim gibi değil.
Ama yakındır 30 olmadan kavrayacağım bu işi.
Zaten tutturdum bir zayıflamadan giymiycem teranesi.
Ulan sen al giy.Baktın zayıfladın daraltırsın.
Zaten sen zayıflayana kadaaaar o elbise eskir :))
vakit daraldıkça karar verme aşamam daha hızlı işliyor.
Neyse önemli olan eğlenmek.
İstersen don gömlek git :)

9 Nisan 2009 Perşembe

HASTAHANE

Aşçımız rahatsızlanınca hemen buradaki ümraniye devlet hastanesine gittik.
Acile bir şekilde kendimizi attık.
Bizimkinin tanıdığı çok olduğundan hemen sırasız muayene oluverdik.
Doktorlar acemiler.Ne deniyor bilmiyorum ama güzel ilgilendiler.
Bütün tetkikler yapıldı ve yarım saat içinde doktorun ekranına düştüler :)
Baktı hanım doktor "hımm bir de akciğer filmi çekelim yaa "dedi.
Kayıt,röntgen ve cevabı tam 15 dk sürdü.
İnanılmaz şekilde hızlı aktı olaylar.
Şimdi düşündüm acaba ben olayın sadece refekat bölümünde olduğumdan mı bu kadar güzel akıyor olaylar yoksa süreç hızlandırıldı mı hastanelerde?
Bütün mesele ilk muayene sırasını beklemek.
Ondan sonrası müthiş hızlı.
Doktorların ne yaptığını tahmin ediyorsunuz.
Hatta doktor kapalı bir kadındı.
Tansiyon aletinde hemşireyi kafaladık ve benim tansiyonu da ölçtürdük.
13/4 :) şaka gibi.
Dün hayvan gibi 3 bardak tuzlu ayran içmiştim biraz ayarım kaçınca.
Sordum ne iş benim bu tansiyon.
Doktorlar,yüksek tansiyondan o kadar çekiyorlarki,düşük tansiyonu kimse adam yerine koymuyor:))
Dedim 13/4 düşük?
-Ya önemli değil o.
-Yükseltmem için tuzlu ayran dışında ne yapmam lazım?
-Hiç birşey.kendini kontrol et.Öyle bardak bardak içme.Böbreklerine yazık.
-......
Velhasılı kelam yine turp gibi olduğum tescillendi :)
Birde vücuduma dinletebilsem :(((
Nisan ayına refakatçi olarak girdim inş sonu hayırlı gelir.
***
Bu arada yarın arkadaşımın kına gecesi var.pazar da düğünü.
çeyrek de olmuş 80 küsür iyimi :((
Canım da oynamak istiyordu valla.
İyi denk geldi.
Tadını çıkarıcam.Kurtlarımı dökecem inş.

8 Nisan 2009 Çarşamba

NEREYE BAKIYOR BU ADAMLAR



Bunu saymayız valla,gene bekleriz :)

ne güzel yakalamış gundi,poza bak :)

Acaba bu kadar beğenilmek ve sevilmeyi hak ediyor musunuz?

"Bir meclise girdiğinde ,oradakiler onun gelmesinden memnun olurlarsa o kişi hayırlı kişidir."diye bir hadisi şerif okumuştum.

Tanıyan tanımayan herkes bu ikiliyi seviyor işte.Bir şeyleri değiştieceklerini ümit ediyorlar.

ORTAYA KARIŞIK

Dün sınav cevaplarımı karşılaştırıp alacağım puanları hesapladım.
İki tanesi 60 küsürlü.Diğerleri 80.
İki gündür işler berbat olmaısna karşın neşem yerindeydi.
Bugün anladım ki neşemin sebebi iyi geçtiğini tahmin ettiğim sınavlarmış.
90 lı puanlar bekliyordum.
Dün gece öğrenince o melankolik havaya büründüm tekrar.
***
Sıkılıyorum.
Havalar güzel olduğunda,oturamıyorum yerimde.
Akşam yemeği vs yapıp koltuğa oturduğumda saat 9 a çeyrek vardı.
Günler,geceler inanılmaz hızlı geçiyor ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor açıkçası.
Elllerimden birşeyler kaçıyor hissi var.
Yapacağım çok şey varmış ve ben öylece günlerimi heba ediyormuşum gibi geliyor.
***
İşe gelirken bir afiş gördüm.Ümraniye kültür merkezinde keman dersleri başlamış.Ücretsiz hemde.
İçim cızz etti :((
Bu,her boka atlama huyum ne zaman geçecek acaba.
O değil yapmaya zaten vaktim yok bir de yapamamanın verdiği sıkıntı resmen yaşlandırıyor.
***
Cep telefonumu evde unuttum.
Birşeyler eksik gibi :))
Yav ne zaman organım oldu bu meret anlamadım ki.
***
Bu gece rüyamda oğlumu gördüm :))
Zayıf esmer kavruk birşeydi :))
O kadar acıyorum ki rüyamda ona :))
Bok yeşili giysileri vardı.
Aklıma geldikçe gülüyorum :)))
***
ORTAYA KARIŞIK BENİM BU HALİM ....

7 Nisan 2009 Salı

HAYDİ KIZLAR EVE,BEŞİK SALLAMAYA :)

"Ben başörtülü kızların üniversiteye alın-mamasından çok memnunum" diyordu hatırlı kişi,

"...Annelik potansiyeli olan genç kızlarımızın ne işi var zaten orada..." mealinde cümlelerle tamamlıyordu görüşünü.
Bu yaklaşım, epeydir malum olanın ilamıdır.
Şahıs sadece dile getiriyor ve vehm mi, gerçek mi olduğunu ayırt edemediğimiz bir noktada bizi aydınlatıyor, acı gerçekle yüzleşme fırsatı veriyor.
Nedir o ? Nasıl ki, dışarıdan pek medeni, az kazıyınca aslında kadınları hiç sevmediği anlaşılan sözde modern adamların çoğu için "konuşan et"ten ibaretsin; pek güvendiğin, bir mağduriyeti ve inancı paylaşıyor olmaya çok anlam yüklediğin mütedeyyin erkekler açısından da aslında, çoğunlukla, sadece "anne"den mürekkepsin.
Bir nevi "çocuksal fırlangaç".
Özel okul masraflarıydı, şuydu buydu gibi durumlar gereği, artık öyle dizi dizi doğurman filan beklenmiyor, ama anlamın yine de "anne"lile kaim .

Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder.
İyi eğitim al ki, iyi salla beşiği.
Ve madem artık alamıyorsun eğitimi, sistem sana yasakladı bu eğitimi, seni hakir gördü, o vakit dert de etme, beşik baki!
Hadi yavrum. Bakarsın cip alırım sana, olmadı tek taş. İyisi mi, bi' bebek doğur sen "bize"...

Ben dindarım diye ortaya çıkan, ama islam'ın kadınlara tanıdığı haklardan bahsedince yüzü buruşan, her ne hikmetse parayı bulur bulmaz namazı niyazı bırakıp sözkonusu dindarlığını ikinci hanımla filan "taçlandıran" erkek realitesi var bir de, ki onlar da, evliliği başörtülü kızlar için bir güvence olmaktan çıkarmış durumdalar.
Çok basit ama hayati bir ortak duygudan, gelecek kaygısı/korkusundan dolayıdır ki, biraz gözü açılmış hemen her kadın, bir meslek sahibi olmak "zorunda olduğunu" biliyor.
NİHAL BENGİSU KARACA /HABERTÜRK
***
Bu kadın neyi nasıl anlatacağını iyi biliyor :)
Hem kapalı hem iş sahibi hem okur yazar hem anne olmanın verdiği birikim,yazdıklarını dikkatle okumamı sağlıyor.

6 Nisan 2009 Pazartesi

TAYYİP İN İNGİLİZCESİ


Dün nette tayyip ile obama resimlere bakıyoruz.

Dersin cayır cayır ingilizce konuşuyorlar.

Kocaya dedim"ula yoksa bizimki ingilizceyi söktü mü?"

Sonra resmin devamına bakınca 1.50 lik çevirmen bütün büyüyü bozdu :)))

Zaten tayyip cezaevinde ingilizceyi öğrenecekmiş ama gezegen mehmet mektup yollatınca sevenlerine kalmış o iş.

Hep dermiş ingilizce öğrenemememin tek sebebi mehmet diye.

İnsan ingilizce bilmek zorunda, diplomaside at koşturuyorsa.

Bazen aklım almıyor ing bilmeyipte kanka muhabbetleri yapmasını bizim başbakanın.

Dün yıldıray oğur yazmış.

İngilizce bilenler bile bunun yaptığını yapamadı.

Birde inglizce bildiğini düşünün diyor:)

Berlusconi yi nikah şahidi yapacak kadar kanka.

Beden dili ,yabancı dili eziyor geçiyor desem....

mesela hayrunnisa kraliçe geldiğinde de masada kadınla konuşuyor bıdır bıdır.

Koca dedi "biliyordur o kadar"

Bu "o kadar" ne kadar acaba :)?

Ben de O KADAR bilmek istiyorum :(((

HAMDOLSUN VİZE BİTTİ

Evet bittiler dün.
Keşke sınava fotoğraf makinesi ile gitseymişim.
Cmt günü çamlıca kız lisesine gittim.tarihi beyaz ahşap okulu çekerdim.
Pzr günü de burhan felek ten indik üsküdara.
Hava ne güzeldi iki günde de.
Sınavlar da iyi geçince değme keyfime.
O yüzden pzr günü sınava kocayla gittik sonrasında da doğru kumpirciye :)
O gün güya cam silecektim.
Dedim başlarım camına penceresine :)
Zaten kimin bulaştırdığını az buçuk tahmin ettiğim bir nezle ile uğraşıyorum.
Cam bir hafta daha bekleyebilir.
***
Dün akşam karanlıkta dans diye bir film izledik.
Amerikan filmelerindeki gurur beni birgün öldürecek.
Gururundan söylenemeyen itiraflar ,sonu idam olsa bile.
Ne kadar aptalca dimi :))
***
Bu hafta biraz sallanıp sürtücem bakalım :))
Kafa dağıtmak maksat.

1 Nisan 2009 Çarşamba

SÜDÜKLÜ HATÇA

Pazartesiden beri zeynep kamil hastanesindeyiz.
Annem ameliyat oldu.
Ben gececi,ablam gündüzcü.
İdrar yollarından.kadın doğum ünitesinde.Aynı serviste onkoloji de vardı.
Odalarında 3 tane kanserli kadın bulunyordu bu yüzden.
hayatımda ilk defa refakatçi kaldım.
İnanılmaz acemiydim.
Geldiğim gün masanın üzerindeki vazoyu devirdim suyuyla birlikte.
Bazı istenilen şeyleri oradaki büfeden alıp kazıklandık :(
Acemilik ne kötü.
Kaşarlar ,ısıtıcılarıyla gelmişler.
Çaylar nescafeler,battaniye vs.
Tecrübe ne güzel şey.
Geceleri boş yatak bulup sıvıştık.
Gece kanser hastaları çok efkarlı oluyorlar,ağlıyorlar.
Duyunca zaten uymu muyku kalmıyor insanda.
Hem üzüldüm hem halime şükrettim.
Ne insanlar ne aileler ne hastalıklar var.
Bugün itibariyle annemi eve getirdik.
Annem bütün kadınlara köylerindeki "südüklü hatça"yı anlatıp güldürdü.
Halbuki hepsi birer südüklü hatçaydı :))