4 Şubat 2009 Çarşamba

DÜŞÜNCELER BU KADAR MI NET İFADE EDİLİR!!

İnsanoğlu, tecrübelerine dayanarak hemen hemen her konuda kurallar belirlemiş.
Birbirimizle ilişkilerimizde bile “nezaket” dediğimiz kurallar var.
Diplomasinin, siyasetin, liderlerin birbiriyle konuşmasının kuralları bilinir.
Düzeni bu kurallar belirler.
Bunlar da kolay kolay değişmez.
Ama bazen, gerçek bir lider, iyi bir “zamanlamayla” bu kuralları esnetir hatta kırar ve değiştirir. Başbakan Erdoğan, bir panele katılan devlet yöneticilerinin uyması gereken kurallara uymadı. Çok sert konuştu, panel yöneticisinin kolunu tutup indirdi ve Ortadoğu’nun en saygıdeğer liderlerinden biri olan Peres’in şaşırtıcı biçimde benimsediği yüksek tondan konuşmaya daha yukardan ve daha suçlayıcı bir üslupla cevap verdi.
Bence zamanlaması mükemmeldi.
Vicdan sahibi herkesin, çaresiz gözüken Gazze’deki Filistinliler için duyduğu ortak tepkiyi yeryüzü arenasında, unutulması mümkün olmayan bir biçimde dile getirdi.
Herkes dönüp Erdoğan’a baktı.
Erdoğan’ın “diplomasi bilmediği”, “Kasımpaşalı” olduğu, “kuralları çiğnediği” söylendi.
Bence bazen diplomasi bilmemek, Kasımpaşalı olmak, kuralları çiğnemek de “iyi bir diplomasi” olabilir.
Erdoğan, Ortadoğu’nun saygısını kazandı.
Uluslararası arenalarda bir daha Erdoğan’la karşılaşacak olanlar “saygı sınırlarını” asla zorlamamaları gerektiğini bilecekler.
Bu, bizim gibi sık sık “ezilen” bir toplumun da kendine güvenini sağlamlaştıracak bir gelişme. Batılılar da, Erdoğan’ın bu çıkışını biraz “incelmişlikten yoksun” bulsalar da, bundan sonra onun Müslüman dünyadaki popülaritesini nasıl değerlendirebileceklerini düşüneceklerdir.
Erdoğan, dünyanın “ilgiyle izlenmeye” değer liderleri arasına girdi bu çıkışıyla.
Bunu, “risklerini göze alarak”, ezilen, öldürülen insanlar için yapmış olması da ona duyulan saygıyı artırdı.
Davranışı genellikle “cesur” ve “haklı” bulundu.
Bunlar, bence bu işin olumlu yanları. Ama bunun bir de başka bir yanı var.
“Ezilenlere” sonuçlarına razı olarak, kuralları yıkarak sahip çıkacak biri, bu davranışı kendi politikasında ve hayatında “sistematik” bir hale getirmezse, bugün “alkışlanan” bir davranış yarın “alay konusuna” dönüşebilir.
Bu tür davranışları sahiplenecek bir lider için “hakkaniyet” önemli bir ölçüdür.
Sadece, belli bir ırktan ve belli bir dinden olanlara sahip çıkarsanız, bu, sizi lider değil, bir “militan” yapar sonunda.
Kazandığınız saygıyı kaybedersiniz.
Bir zaman sonra sözünüze aldırmazlar.
Türkiye, neredeyse bütünüyle Erdoğan’ın davranışını alkışladı ve beğendi.
Belli ki bu ülke yeryüzünde sözü geçen güçlü bir lidere sahip olmak istiyor.
Bir imparatorluğu kaybedip dünyanın “gelişmemişleri” arasına düşen bir ülke için bu çok anlaşılabilir bir özlem.
Ama bu ülke, öyle bir lider istiyorsa, o liderin “haksızlığa” uğrayan herkese de sahip çıkmasını desteklemek ve alkışlamak zorunda.
Öldürülen Filistinli çocuklara sahip çıkmak sadece bir lider olarak değil, vicdan sahibi bir insan olarak da Erdoğan’ın görevi.
Üstelik kabul edelim ki bu “görev” ona yakışıyor.
“Kasımpaşalı” diye dalga geçtikleri “sahiciliği” çok etkileyici oluyor.
Ama aynı “vicdan”, marketlere konulan bombalarla, sivil yerleşim merkezlerine atılan roketlerle öldürülen masum Yahudi çocukları için de acı duymayı gerektiriyor.
Çocuğun Filistinlisi, Yahudisi olmaz çünkü.
Erdoğan, her dinden ve her ırktan çocuğa sahip çıkacak mı?
Güneydoğu’da polislerin panzerle ezdiği, sokaklarda kolunu büküp sakatladığı Kürt çocuklara da sahip çıkacak mı?
Darfur’da köyleri basılıp kılıçtan geçirilen çocuklara da sahip çıkacak mı?
Faili meçhul cinayetlerin kurbanlarına da sahip çıkacak mı?
Davos’ta, Filistinli çocuklara öyle sahip çıkarken dünyadan yükselebilecek tepkileri göğüslemeyi göze aldı.
Türkiye’de “haksızlıklara” uğrayanlara sahip çıktığında bu ülkenin içinden gelecek tepkileri de göğüslemeyi göze alacak mı?
Aktütün’de öldürülen erlere de sahip çıkacak mı?
Polis merkezlerinde işkenceye uğrayanlara da sahip çıkacak mı?
Doğrusu, bunları yapabilmesini çok istiyorum.
Bu ülkede başbakanların uyması gerektiği söylenen o “esir alıcı” kurallara karşı çıkabilsin istiyorum.
Hrant Dink’in cenazesine katılacak cesareti de gösterememesi, Aktütün’de generallerden yana tavır alması, Davos’ta Filistinli çocuklar için o kararlılığı gösteren adama pek yakışmıyor çünkü. Ama şunu unutmayın...
Erdoğan’ın bunları yapabilmesi için desteğe ihtiyacı var.
Neticede o bir politikacı.
Davos’ta o çıkışı yaparken Türkiye’de ve dünyada bulacağı desteği biliyordu.
Peki, ona Davos’taki davranışı için alkış tutanlar, Erdoğan Kürt çocuklarını, Yahudi çocuklarını, işkenceye uğrayanları korumak için ayağa kalktığında ona destek olacaklar mı?
Yoksa bugün Erdoğan’a verilen destek ikiyüzlü, hakkaniyetten uzak bir destek mi?
Sadece İsraillilere kızdığında mı destekleyeceksiniz onu yoksa haksızlığa uğrayan herkesi koruyabilmesi için onun arkasında duracak hatta onu böyle davranmaya zorlayacak mısınız? Güçlü, haklı ve saygıdeğer bir lider istiyorsunuz, amenna...
Ama böyle bir lider yaratabilmek için de güçlü, haklı ve saygıdeğer bir halk olmak gerekiyor, bunu da unutmayın bence.
AHMET ALTAN / TARAF
***
Bu kadar net ifade edebilmek isterdim bende düşüncelerimi,Erdoğan ın ilk videosunu izlediğimde.
Ama bunun için herhalde daha çook görgü ve bilgi lazım.
Renkli yerler çok hoşuma giden yerler.

Hiç yorum yok: